Dinarlı Halk şairi
“GARİP” SÜLEYMAN UYSAL
Av. Yakup
PEKEL
7 Ocak 2017 cumartesi günü Denizli Türk Ocağı
konferans salonunda Denizli YazArBir Derneği’nin düzenlemiş olduğu şiir
etkinliğinde tanıdım onu. Ayaz yanığı suratında feleğin sillesinin izleri görünüyordu.
Başındaki sekiz köşe kasketi, sırtındaki ceketi, yakası pörsümüş ancak kar gibi
tertemiz beyaz gömleğinin üstüne giydiği elde örülme yeşil kazağı ile tam bir
köylüydü, çobandı.
O günkü şiir
etkinliğine Dinar Yazar ve Şairler Derneği (DİYAŞ-DER) de misafir olarak
gelmişti. Süleyman Amca da bu derneğin üyeleri ile birlikte Denizli’ye gelmiş,
aramıza katılmıştı.
Onun
varlığından henüz haberdar değildim.
YazArBir
başkanı Sayın Abdulkadir Uslu ve DİYAŞ-DER başkanı Sayın Yaşar Sağlam’ın
yaptıkları açış konuşmalarından sonra bir YazArBir’den, bir DİYAŞ-DER’den şair
arkadaşlar şiirlerini okumaya başladılar.
Birkaç
şairden sonra etkinliğin sunumun yapan değerli Betül Yatağan, Süleyman Uysal
ismini anons etti.
Sahneye
yukarıda tarif etmeye çalıştığım yetmiş yaşını devirmiş, ihtiyar, köylü, çoban kılıklı
bir kişi çıktı.
Hani derler
ya bir kişi bir mecliste önce kılık kıyafeti ile daha sonra düşünceleri ile
kabul görür. Ben de ne yalan söyleyeyim,
Süleyman Amca’nın kılığına bakarak onu önce önemsemedim. Ancak söylediklerine
biraz kulak kabarttığımda Süleyman Amca’nın içten ve güzel sözler söylediğini işittim.
Ah… bu kılık
kıyafet. Günümüzün deyişi ile imaj.
Neleri atlamamıza neden oluyor.
Süleyman Amca,
önce kendisinin doğup büyüdüğü, yaşamını sürdürdüğü Dinar’ın Bademli, Yelalan
köyünde elinden tutup günışığına çıkaran DİYAŞ-DER başkanı emekli öğretmen
Yaşar Sağlam’a teşekkür etti. Ona bu yardımından dolayı tamamını aşağıda
verdiğim ÖLENE KADAR isimli şiirini
okudu.
Yaşar Hocama ithaf
Bir şiir
okudum çalmış dediler,
Yaşar Hocam
beni bulana kadar
Şöyle bir
dergiden almış dediler
Yaşar Hocam
beni bulana kadar
Bu şiiri okuduktan sonra şiirlerinin kendisinin değil, Karacaoğlan’ın
şiirleri olduğunu söyleyen bir edebiyat öğretmeni ile Başmakçı’da bir kahvede
geçen anısını anlattı.
“Yelalan köyü
Dinar’a bağlı olmasına rağmen köylüler aşağı yukarı aynı uzaklıkta olan Başmakçı
ilçesine de pazara giderler. Dolayısıyla o bölgenin insanları az çok birbirini
tanır. Ben de Başmakçı pazarına gitmiş, alışverişimi yapmış, bir kahvede yakın
köylerden üç beş arkadaş ile sohbet etmekteydik. Benim şiir yazıp söylediğimi
bilen arkadaşlar benden şiir okumamı istediler. Şair olur da şiirini okumak
istemez mi. Ben de orada ezberden birkaç şiirimi okudum. Aynı kahvede beni
dinleyen kılık kıyafeti düzgün, halinden öğretmen olduğu anlaşılan genç birisi
yanıma yaklaşarak, “amca bu şiir senin mi?” diye sordu. Ben, şiirin kendime ait
olduğunu, adımı, köyümü söyledim. Lafa karışan genç, şiirlerin Karacaoğlan’a
ait olduğunu, Karacaoğlan’ın bu şiirleri 300 yıl önce söylediğini belirterek, “iyi
ezberlemişsin, aferin” dediğinde fena bozuldum. Ama bozulduğumu fark ettirmedim.
Ona “bu Karacaoğlan da kim ola ki” diye sordum. Genç, kendisinin edebiyat
öğretmeni olduğunu ve Karacaoğlan’ın 300 yıl önce Toros yaylalarında saz çalıp
şiirler okuyan bir halk şairi olduğunu söyledi.
İşte tam burada lafı gediğine oturttum ve “bu Karacaoğlan Başmakçı’ya da
gelmiş midir?” diye sordum ve hemen orada aklıma geliveren BAŞMAKÇININ GÜZELLERİ isimli şiirimi okudum.”
Meşhur olur
Başmakçı’nın güzeli
Salınır da
iner yolda aşağı
Yanakları
elma gibi kızarmış,
Sallasam
düşer mi daldan aşağı
Üçer beşer
gezer hepsi buralı
Kimi güler
kimisi de yaralı
Gerdanında
altınları sıralı
Bilezikler
sarkar koldan aşağı
Kimi onbeş
kimi yirmi yaşında
Görenlerin
aklı kalmaz başında
Koç yiğitler
dört dönüyor peşinde
Savrulur
saçları belden aşağı
Süleyman’ım
sen her zaman böylesin
Gören gözler
Allah için söylesin
Seni seven bu
dünyada neylesin
Değilsin
kaymaktan baldan aşağı
Bu şiiri
okuduktan sonra öğretmen yerinden kalktı. Beni anlamıştı. Ellerimi öptü, özür
diledi.” diye anısını anlatmayı tamamladı.
Ardından birkaç şiirini seslendirdi. Biz de
heyecanla ve zevkle dinledik.
Bu olay
Süleyman Amca’nın yüreğini burkmuştur. Öğretmen özür dilemiştir ama dolaylı
yoldan da olsa kendisine hırsız ve yalancı denmesini de içine sindirememiştir.
Süleyman
Uysal, 1935 yılında Dinar ilçesine bağlı
Bademli köyünde doğmuştur. Halen bu köye yakın Yelalan köyünde oturmaktadır.
Çiftçilik ve çobanlıkla yaşamını sürdürmüştür. İlkokul mezunudur. Ancak kitap
okumayı hiç bırakmamış, adeta bir kitap kurdu gibi özellikle halk hikayeleri
ile halk şairlerinin şiirlerinin yer aldığı kitapları okumuştur. Karacaoğlan’dan
etkilendiği ve ona öykündüğü söylenebilir. Hatta ilk şiirlerini “Karacaoğlan
der ki” diye Karacaoğlan’ın ismini
zikrederek bitirmiştir. Sayın Yaşar Sağlam ile birlikte hazırladığı “Dinarlı
Halk Şairi Süleyman Uysal” isimli kitabında Sayın Raif Öztürk, şairin bunu iki
nedenle yaptığını belirtiyor. Raif Öztürk’e göre birinci sebep şairin
mütevaziliği idi. Kendine şair demeyi yakıştıramıyor dolayısıyla utancından
ismini gizliyordu. İkinci sebep de Karacaoğlan sevgisiydi.
Süleyman
Uysal daha sonra yazdığı şiirlerde Karacaoğlan mahlasını bırakmış, kendine ayrı
bir mahla da seçmemiş, hep ismiyle şiirlerini sonlandırmıştır. Bazı
şiirlerinde “Süleyman” mahlası da
yoktur. Süleyman mahlasını kullandığı şiirlerinde kendisini daha çok “Garip
Süleyman” olarak tanımlamıştır. “Dinarlı Halk Şairi Süleyman Uysal” isimli
kitapta yaptığım araştırmada “Aşık Süleyman”, “Ozan Süleyman”, “Hatip Süleyman (Garibin adıydı Hatip
Süleyman)” sıfatlarını da zaman zaman isminin
önüne eklediği görülmektedir.
Süleyman
Uysal her konuda şiir yazmıştır. Feleğin sillesinden, garipliğinden söz
etmiştir bolca. YILLAR OLDU şiirinde
feleğin kıskacının onu nasıl kıstırdığını
anlatır.
Felek beni
kıskacına
Kıstıralı
yıllar oldu
Dünya yükünün
altına
Bastıralı
yıllar oldu
Bastırıyor her
dem he an
Olmadı hiç
hayra yoran
Başımıza tipi
boran
Estireli
yıllar oldu
Dostlar
benimle görüşmez
Uzatsam elim
erişmez
Kader bir
türlü barışmaz
Küstüreli
yıllar oldu
Süleyman’ım
dediğimi
Öttürmedi
düdüğümü
Şöleninde
yediğimi
Kusturalı
yıllar oldu
Süleyman
Uysal köylüdür. Köylülüğün sıkıntılarından şikayetçidir. Bunu şiirlerinde çokça
dillendirmiştir. Ama o köylü olmaktan utanmaz. Asıl köylünün derdiyle
dertlenmeyenler utansın der. BADEMLİ
KÖYÜ’nü sever. Hasrettir ona.
Doğusunda
Mağza, kuzeyinde Gür
Güzeller
yatağı bademli köyü
Yüreğimi
yaktı hasreti koru
Güzeller
yatağı bademli köyü
Mahalle
mahalle ayrılmış üçe
Dilimde
tespih kalbimde hece
Görüyorum her
gün rüyamda gece
Güzeller
yatağı Bademli köyü
Koyunları
Gökçe kırdan dolaşır
Akşam sabah çeşmelerde
sulanır
Kara
etekcekli kızlar salınır
Güzeller
yatağı Bademli köyü
Met eyledim
Bademli’ye sözüm yok
Hak bahtiyar
etsin gayri gözüm yok
Yazıyorum söyleyemem sazım yok
Güzeller
yatağı Bademli köyü
Şairin bu
şiirinden, şiirlerini okuyup yazdığı, ancak diğer halk şairlerinde olan saz
çalıp türkü söyleme yeteneğinin kendisinde olmadığını öğrenmiş bulunuyoruz.
Şairin sosyal
sorunlara parmak basan, onları dillendiren şiirleri de vardır. Örneğin
ormancıyla başı derde giyen köylüyü, yazdığı ORMANCI şiirinde dillendirmiştir.
Bir köye
ormancı gelirse
İki büklüm
olur bütün köylüler
Hele bir de
kaçak odun bulursa
İki büklüm
olur köylüler
Ya da AZALIR
GİDER şiirinde olduğu gibi trafik
sorununa dikkat çekmiştir.
Trafik
polisin söz tutulsa
Kazalar bir
miktar azalır gider
Bu milli
davaya her kes katılsa
Kazalar bir
miktar azalır gider
Şair olup da
güzellere methiye düzmeyen olur mu? Süleyman Uysal da güzellere şiirler yazmıştır.
SEÇEBİLMELİ isimli şiiri bunlardan
biridir.
Ne güzeller
vardır ne kızlar vardır
El açıp
göksünü açabilmeli
Kimi kardeş,
bacı; kimisi yardır
Kişi
sevdiğini seçebilmeli
Güzeller
güzeldir ama nazlıdır
Kimi
biberlidir, kimi tuzludur
Sen esmer
istersin yeşil gözlüdür
Ayrı ayrı
kıymet biçebilmeli
Bir güzel
kişiye yararlı ise
Kişi de
sevmeye kararlı ise
Sevmesi
dostluğa zararlı ise
Böylesi
sevgiden geçebilmeli
Güzellerin
yaylada yurdu var
İçlerinde
yiğiti var merdi var
Sevenlerin
ayrı ayrı derdi var
Beyleriyle
konup geçebilmeli
Süleyman
Uysal bazı şiirlerinde Yunus olmuştur. Tanrı aşkına şiirler yazmıştır. Örneğin HEY YARADAN isimli şiirinde yaradana
teslimiyet vardır.
HEY YARADAN
Hey yaradan
budur senden muradım
İste huzuruna
varayım yeter
Bulamadım bu
dünyada aradım
Bari ahirette
göreyim yeter
İster yok et
beni ister var eyle
İster bu dünyayı
bana dar eyle
Çıka iki
gözümü kör eyle
Eşiğine yüz
süreyim yeter
İster delik
deşik etsin ok beni
İster dar
dibinde ipe tak beni
Cehennemde
cayır cayır yak beni
Nur’u
Muhammed’i göreyim yeter
Ağlat beni
gözlerimi yaş eyle
İster dağ
başında kara taş eyle
İster
viranede bir baykuş eyle
Erenler
cemine gireyim yeter
Süleyman
Uysal’ın şiir tekniği konusunda “Dinarlı Halk Şairi Süleyman Uysal” isimli
kitapta ayrıntılı bilgi vardır. Dileyenler bu kitaptan yararlanabilir. Ancak şu
kadarını söylemeden geçemeyeceğim. Süleyman Uysal’ın şiirlerinde halk şiirinin
tüm özelliklerini görmek mümkündür.
Süleyman
Uysal, bir zamanlar Dinar Halk Eğitim
Müdürlüğü de yapan DİYAŞ-DER başkanı emekli öğretmen Sayın Yaşar Sağlam’ın bu
görevi sırasında Dinar Türk Ocağı Başkanı Gazeteci Yazar Sayın Raif Öztürk ile
birlikte edebiyat dünyasına tanıtılmıştır. Şair ilk defa 6-10 Mayıs 2011 yılında Dinar’da yapılan
Marsiyas Müzik festivalinde şiirlerini kalabalık bir seyirci önünde söyleme
fırsatı bulmuştur. Ayrıca Dinar belediyesinin katkılarıyla Yaşar Sağlam ve Raif
Öztürk’ün birlikte hazırlayıp yayınladıkları
“Dinarlı Halk Şairi Süleyman Uysal” isimli kitapla kendisi ve 158 kadar
şiiri ölümsüzleşmiştir.
Şair bir vefa
borcu olarak Yaşar Sağlam’a yukarıda bir dörtlüğünü belirttiğim ÖLENE KADAR isimli şiiri yazmış ve ona
ithaf etmiştir.
ÖLENE KADAR
Yaşar Hocama ithaf
Bir şiir
okudum çalmış dediler,
Yaşar Hocam
beni bulana kadar
Şöyle bir
dergiden almış dediler
Yaşar Hocam
beni bulana kadar
Sabırsız
insanın azdır inancı
Dinlemeyi
sevmez tutar bir sancı
Bazı hırsız
oldum, bazı yalancı
Yaşar Hocam
beni bulana kadar
Dağlar beni
sabır ile dinledi
Feryadımı
kara taşlar inledi
Kimse benim
arlığımı bilmedi
Yaşar Hocam
beni bulana kadar
Aldı gitti
beni elinde elim
Dinar’da İyaş’a
ulaştı yolum
Sekiz Mayıs
günü çözüldü dilim
Borçluyum
Hocama ölene kadar
Şiirler
okudum alkış tuttular
Süleyman’ı
öyle mutlu ettiler
“Halk Şairi”
diye isim taktılar
Borçluyum
hocama ölene kadar
Süleyman
Uysal, yörede çok sevilmektedir. Aynı köyden çıkan AŞIK ALİ TAŞ kendisine yazıp söylediği methiyesinde şairi över:
SÜLEYMAN DAYI
Bu birkaç satırı isimsiz ama büyük ozan Süleyman Dayı’ya atfen
yazıyorum
Yelalan
köyünde Süleyman dayı
Duyguların
güzel sözlerin güzel
Aşk ateşi
seni yakıp yandırmış
Alevlerin
güzel korların güzel
Sevdanın
elinden sen tam takırsın
Canla canan
kitabı okursun
Gönül
tezgahında aşkı dokursun
Kumaşların
güzel bezlerin güzel
Bir mecnun
olmuşsun aşkın çölünde
Leylalar
yıkanır gözün selinde
Bir tek sazın
eksik senin elinde
Gönül mevsimsinde
yazların güzel
Yine “Dinarlı
Halk Şairi Süleyman Uysal” kitabının yazarlarından Sayın Raif Öztürk de şairimize
hayran kalmış, ona ÇOK ŞÜKÜR isimli
bir methiye düzmüştür.
ÇOK ŞÜKÜR
Şair Süleyman Uysal’a
Aşk derdini
gizli gizli yaşadın
Yetmiş altı
yaşa erdin çok şükür
Yelalan
köyünden güzel yurduma
İnsanlık
mesajı verdin çok şükür
Her mısran
bir hikmet, sözün çok güzel
Soyadın çok
güzel, özün çok güzel
Kalemin,
defterin, yazın çok güzel
Şiirle gönüle
girdin çok şükür
Gönül
dostlarının gönül hocası
Sevda
şiirinin duygu hecesi
Sarıkeçili’nin
Türkmen kocası
Sözünle
dostluklar kurdun çok şükür
“Güzel
insanlarla”la başlayıp söze
Gönül
kapıları açtın sen bize
Ağzında
çıkınca daha ilk dize
Nakış nakış
sevgi serdin çok şükür
Sesin sözün
üslubunla özelsin
Sarıçamla, al
ardıçla güzelsin
Haykır
doğruları fitne azalsın
Haklının
yanında durdun çok şükür
Ozan Raif
sözün fazla uzatma
Aşk derdine
düşenleri ağlatma
Şair
Süleyman’ı sakın unutma
Can sağ iken
yüzün gördün çok şükür
Bu tanıtım
yazısında Şair Süleyman Uysal’dan bazen Süleyman Amca olarak söz ettim. Benden
yaşça da sözce de büyük bir ustaya bu şekilde hitap etmem saygımın gereği idi.
Kendisini
buradan en içten duygularımla kutluyorum. Saygıyla muhabbetle anıyorum.
Yaşamında sağlık, mutluluk ve nice şiirler diliyorum. Sıkıntılı günlerden geçtiğimiz bu tarihi
anlarda onu anmak, onunla ilgili bir şeyler yazıp sizlerle paylaşmak bana da
çok iyi geldi.
Süleyman Amca
Anadolu’nun ta kendisidir. Selam olsun Süleyman amcaya, selam olsun Anadolu’ya.
14/02/2017
DENİZLİ
NOT: Bu yazı
“Dinarlı Halk Şairi Süleyman Uysal” isimli kitaptan ve Denizli Türk Ocağı’nda 7
Ocak 2017 tarihindeki şiir dinletisi sırasında kendisinin anlatımlarından yararlanılarak
yazılmıştır. Kitabın yazarları olan Sayın Yaşar Sağlam ve Sayın Raif ÖZTÜRK’e
bu çalışmalarından dolayı teşekkür ediyor, sağlık ve başarılar diliyorum.