7 Mart 2017 Salı

CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİ




Değerli kardeşim,

Biliyorsunuz, 16 Nisan 2017 tarihinde anayasa değişiklikleri konusunda bir halk oylaması/referandum yapılacak.
Ben, Hukuk Fakültesi’nde “anayasa” ve “idare hukuku” alanında öğrenim görmüş, normal davaların yanı sıra AİHM’ne ve Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuş, idare mahkemelerinde de yürütme/idare aleyhine birçok dava açmış bir avukatım.
Sizlere, bir hukukçu olarak, “6771 Sayılı Anayasa’da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”la getirilmek istenen cumhurbaşkanlığı sisteminin en önemli özelliklerini kısa başlıklar altında arka sayfada anlatmaya çalıştım.
Değişiklikleri yeterince bildiğinizi düşünüyorsanız bu mektubumun gerisini okumayın.
Yırtın ve atın!
Ama değişiklikler ne getiriyor, ne götürüyor diye merak ediyorsanız mektubumu ve arka sayfada belirttiğim hususları baştan sona dikkatlice okumanızı rica ediyorum.
Ayrıca sisteme getirdiğim eleştirilerin bugünkü cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan ile ilgisinin olmadığını da bilmenizi isterim. Eleştirilerim, CB’nın şahsından öte, geleceğimize yönelik duyduğum endişelerden kaynaklanmaktadır.
Değerli kardeşim,
Mektubumun arka sayfasında sisteme getirdiğim eleştiriler, CB ile meclis çoğunluğunun aynı olması halinde olabilecek olumsuz durumlara işaret etmektedir.
Aksini düşündüğümüzde, yani CB ile meclis çoğunluğunun ayrı olması halinde ise (ki bu olasılık mevcuttur) olabilecekleri düşünmek bile istemem. Böyle bir durumda, bu değişiklikleri getirenlerin savunduğu koalisyonsuz hükümet özlemi yani İSTİKRAR, yerini derin bir KAOSA bırakacaktır. CB ayrı telden, meclis çoğunluğu ayrı telden çalacak ve ülke yönetilemez olacaktır. Ondan sonra da CB’nın meclisi fesh etmesi, meclis ve CB seçimlerinin yenilenmesi gibi içinden çıkılmaz bir süreçle ülke karşı karşıya kalacaktır.
Mektubumu dikkatlice okuduğunuzda, yargı bağımsızlığının şu andaki sistemde de olmadığını fark edeceksiniz. Ancak diğer değişikliklerle birlikte bağımsız olmayan bir yargı bir araya geldiğinde, cumhurbaşkanlığı sisteminin demokrasiyi rafa kaldıran, otoriterliğe açık kapı bırakan, bir nevi seçilmiş padişahlık sistemi getireceğini göreceksiniz.
Bağımsız yargı, (vatandaşlar ve avukat olarak) bizler için çok önemlidir. İnsanların başına bir şey geldiğinde, Allah’tan başka sığınacakları tek yer mahkemelerdir. Hakimler ve savcılardır. Yani ADALETTİR. Adalet mülkün yani devletin de temelidir. Bu nedenle rejimlerin ve yönetim sistemlerinin en önemli ayaklarından birisi “bağımsız yargıdır.”
Ancak bağımsız yargı, anayasaya “tarafsız” ibaresi yazmakla olmuyor.
Çözüm,  parlamenter sistem içinde, güçler ayrığına dayanan, yargısı SÖZDE DEĞİL ÖZDE TAM BAĞIMSIZ VE TARAFSIZ OLAN demokratik bir yönetim modelindedir.
Arka sayfada ayrıntısı ile anlattığım gibi yapılan değişiklikler yargı bağımsızlığına dayanan demokratik bir yönetim biçimi getirmiyor.
Dolayısıyla benim önerim bu değişikliğe HAYIR oyu verilmesinden yanadır.
Yapılacak halk oylaması ile tecelli edecek sonucun halkımıza şimdiden HAYIRLI olmasını diler, mektubumu okuma zahmetinde kaldığınız için teşekkür ederim. 

Değerli kardeşim,
1.      GETİRİLMEK İSTENEN, SEÇİLMİŞ PADİŞAHLIK SİSTEMİDİR.
Değişiklik, cumhurbaşkanı (CB)’na istediği kadar ve istediği kişiyi CB yardımcısı yapma ve CB’na herhangi bir şey olduğunda, bunlardan birine CB’nın tüm yetkilerini devretme/kullanma imkanı veriyor. (Bakınız Madde 10 ile Anayasa 106.Maddede yapılan değişiklik)
Örneğin CB’nı ölümcül bir hastalığa yakalandığında, oğlunu, kızını eşini cumhurbaşkanı yardımcısı yapabilecek ve iktidarı onlardan birine devredebilecektir.
Nitekim yakın tarihimizde Kuzey Kore lideri Kim Cong-il, oğlu Kim Jong-Un’a;  Hafız Esad, oğlu Beşar Esad’a;  Haydar Aliyev, oğlu İlham Aliyev’e ölmeden önce iktidarı devretmiştir. Hatta birkaç hafta önce İlham Aliyev, karısını da cumhurbaşkanı birinci yardımcısı yapmıştır. Bu ülkelerin hepsi cumhurbaşkanlığı (başkanlık) sistemi ile yönetilmekte ve rejimleri dünyada “otoriter” olarak tanımlanmaktadır.
Bunlar da gösteriyor ki getirilmek istenen sistem, demokrasiyi rafa kaldıran, otoriterliğe açık kapı bırakan bir nevi seçilmiş padişahlık sistemine zemin hazırlamaktadır.
2.      TBMM’NİN VE MİLLETVEKİLLERİNİN ÖNEMİ KALMAYACAKTIR
TBMM’nin ve milletvekillerinin iki önemli görevi vardır. Bunlardan birincisi kanun yapmak,  ikincisi de yürütme organını denetlemektir. Cumhurbaşkanlığı sisteminde meclis bu görevlerini yerine getirebilecek midir? Buna bir bakalım.
Değişiklikle CB’nın parti üyesi ve genel başkan olmasının yolu açılmıştır. Bu madde, hemen uygulanacak ve mevcut CB partisinin genel başkanı olabilecektir. (Bakınız yasanın 7. Maddesi ile Anayasa 101. Maddesinde yapılan değişiklik ve 18/c yürürlük maddesi)
Seçimlerde milletvekili adaylarının parti genel başkanlarınca belirlendiği sistemde, seçilen milletvekillerinin CB’nın istemediği kanunları çıkarması, CB’nı denetlemesi, bir suç işlemesi halinde onu yüce divana göndermesi mümkün değildir.
Ayrıca bir nevi ferman niteliğinde olacak cumhurbaşkanı kararnameleri ile meclisin kanun yapma yetkisi de CB’na devredilmektedir. CB bu yetki ile olağanüstü hal ilan edebilecek, çıkaracağı kararnameler ile ülkeyi istediği gibi hiçbir denetime tabi olmadan yönetecektir. (Bakınız Madde 8 ile Anayasa 104. Maddede yapılan değişiklik)
3.    ANAYASA MAHKEMESİ GÖREVİNİ YAPAMAZ DURUMA GELECEKTİR.
Anayasa mahkemesi, kanunların ve cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin anayasa uygunluğunu denetleyecek, bir suç işlemesi halinde CB’nı “yüce divan” olarak yargılayacak bir yüksek mahkemedir.  
CB, Anayasa Mahkemesi’nin 15 üyesinden 12’sini doğrudan kendisi, 3 üyesini de (Meclis vasıtasıyla) dolaylı olarak seçecektir. (Bakınız Anayasa Madde 146)
Dolayısıyla anayasa mahkemesi üyelerinden, kendisini tayin eden CB’nın çıkardığı kararnamelerin (ve etkisi altındaki meclisin çıkardığı kanunların) anayasa uygunluğunu tarafsızca denetlemesi ve bir suç işlemesi halinde onu yargılayıp ceza vermesi beklenemez.
4.    HAKİM VE SAVCILAR, CUMHURBAŞKANININ MEMURU OLACAKTIR
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), hakim ve savcıları işe alan, tayinlerini yapan ve onları denetleyen bir yüksek kuruldur. Bu kurul ne kadar bağımsız olursa yargı da o derecede bağımsız ve tarafsız olacaktır.
Değişiklikle HSYK’nun üye sayısı 22’den 13’e indirilmiştir.  CB, 6 üyeyi bizzat, 7 üyeyi de (meclis vasıtasıyla) dolaylı yönden tayin edecektir. (Bakınız Madde 14 ile Anayasa 159. Maddesinde yapılan değişiklik)
Dolayısıyla HSYK üyelerinin üzerinde CB’nın (ve adalet bakanının) etkisini bilen hakim ve savcıların, CB’nın (ve adalet bakanının) istemediği kararları vermesi imkansızdır.
Sonuç olarak hakkının gasp edildiğini düşünen bir vatandaş mahkemeye gitmeden önce CB’nın partisinin il ve ilçe başkanına gidecek, ondan hakime, savcıya telefon etmesini isteyecek, onun şefaatini bekleyecektir.

Değerli kardeşim, bunlardan başka HAYIR demeniz için daha çok sebep var.
Ben bunların içinde en önemli gördüklerimi anlatmaya çalıştım.

Saygılarımla.

MESERRET MART 2021

     Bu sayıda Özay Gönlüm'ün bilinmeyen yönleriyle yaşam öyküsünü ve kendisiyle özdeşleşmiş Umman Nine'nin mektuplarından birini ok...