Değerli kardeşim,
Biliyorsunuz, 16 Nisan 2017 tarihinde anayasa
değişiklikleri konusunda bir halk oylaması/referandum yapılacak.
Ben, Hukuk Fakültesi’nde “anayasa” ve
“idare hukuku” alanında öğrenim görmüş, normal davaların yanı sıra AİHM’ne ve
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuş, idare mahkemelerinde de
yürütme/idare aleyhine birçok dava açmış bir avukatım.
Sizlere, bir hukukçu olarak, “6771 Sayılı
Anayasa’da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”la getirilmek istenen
cumhurbaşkanlığı sisteminin en önemli özelliklerini kısa başlıklar
altında arka sayfada anlatmaya çalıştım.
Değişiklikleri yeterince bildiğinizi düşünüyorsanız
bu mektubumun gerisini okumayın.
Yırtın ve atın!
Ama değişiklikler ne getiriyor, ne götürüyor
diye merak ediyorsanız mektubumu ve arka sayfada belirttiğim hususları baştan
sona dikkatlice okumanızı rica ediyorum.
Ayrıca sisteme getirdiğim eleştirilerin
bugünkü cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan ile ilgisinin olmadığını da bilmenizi
isterim. Eleştirilerim, CB’nın şahsından öte, geleceğimize yönelik duyduğum
endişelerden kaynaklanmaktadır.
Değerli kardeşim,
Mektubumun arka sayfasında sisteme
getirdiğim eleştiriler, CB ile meclis çoğunluğunun aynı olması halinde
olabilecek olumsuz durumlara işaret etmektedir.
Aksini düşündüğümüzde, yani CB ile meclis
çoğunluğunun ayrı olması halinde ise (ki bu olasılık mevcuttur) olabilecekleri
düşünmek bile istemem. Böyle bir durumda, bu değişiklikleri getirenlerin savunduğu
koalisyonsuz hükümet özlemi yani İSTİKRAR, yerini derin bir KAOSA bırakacaktır.
CB ayrı telden, meclis çoğunluğu ayrı telden çalacak ve ülke yönetilemez
olacaktır. Ondan sonra da CB’nın meclisi fesh etmesi, meclis ve CB seçimlerinin
yenilenmesi gibi içinden çıkılmaz bir süreçle ülke karşı karşıya kalacaktır.
Mektubumu dikkatlice okuduğunuzda, yargı
bağımsızlığının şu andaki sistemde de olmadığını fark edeceksiniz. Ancak diğer değişikliklerle birlikte
bağımsız olmayan bir yargı bir araya geldiğinde, cumhurbaşkanlığı
sisteminin demokrasiyi rafa kaldıran, otoriterliğe açık kapı bırakan, bir nevi
seçilmiş padişahlık sistemi getireceğini göreceksiniz.
Bağımsız yargı, (vatandaşlar ve avukat
olarak) bizler için çok önemlidir. İnsanların başına bir şey geldiğinde,
Allah’tan başka sığınacakları tek yer mahkemelerdir. Hakimler ve savcılardır.
Yani ADALETTİR. Adalet mülkün yani devletin de temelidir. Bu nedenle rejimlerin
ve yönetim sistemlerinin en önemli ayaklarından birisi “bağımsız yargıdır.”
Ancak bağımsız yargı, anayasaya “tarafsız”
ibaresi yazmakla olmuyor.
Çözüm, parlamenter sistem içinde,
güçler ayrığına dayanan, yargısı SÖZDE DEĞİL ÖZDE TAM BAĞIMSIZ VE
TARAFSIZ OLAN demokratik bir yönetim modelindedir.
Arka sayfada ayrıntısı ile anlattığım gibi
yapılan değişiklikler yargı bağımsızlığına dayanan demokratik bir yönetim
biçimi getirmiyor.
Dolayısıyla benim önerim bu değişikliğe HAYIR oyu verilmesinden yanadır.
Yapılacak halk oylaması ile tecelli edecek
sonucun halkımıza şimdiden HAYIRLI olmasını diler, mektubumu okuma zahmetinde
kaldığınız için teşekkür ederim.
Değerli kardeşim,
1.
GETİRİLMEK İSTENEN, SEÇİLMİŞ PADİŞAHLIK SİSTEMİDİR.
Değişiklik, cumhurbaşkanı (CB)’na istediği
kadar ve istediği kişiyi CB yardımcısı yapma ve CB’na herhangi bir şey
olduğunda, bunlardan birine CB’nın tüm yetkilerini devretme/kullanma imkanı
veriyor. (Bakınız Madde 10 ile Anayasa 106.Maddede yapılan değişiklik)
Örneğin CB’nı ölümcül bir hastalığa
yakalandığında, oğlunu, kızını eşini cumhurbaşkanı yardımcısı yapabilecek ve
iktidarı onlardan birine devredebilecektir.
Nitekim yakın tarihimizde Kuzey Kore
lideri Kim Cong-il, oğlu Kim Jong-Un’a; Hafız
Esad, oğlu Beşar Esad’a; Haydar Aliyev, oğlu İlham Aliyev’e ölmeden önce
iktidarı devretmiştir. Hatta birkaç hafta önce İlham Aliyev, karısını da
cumhurbaşkanı birinci yardımcısı yapmıştır. Bu ülkelerin hepsi cumhurbaşkanlığı
(başkanlık) sistemi ile yönetilmekte ve rejimleri dünyada “otoriter” olarak
tanımlanmaktadır.
Bunlar da gösteriyor ki getirilmek istenen
sistem, demokrasiyi rafa kaldıran, otoriterliğe açık kapı bırakan bir nevi
seçilmiş padişahlık sistemine zemin hazırlamaktadır.
2.
TBMM’NİN VE MİLLETVEKİLLERİNİN ÖNEMİ KALMAYACAKTIR
TBMM’nin ve milletvekillerinin iki önemli
görevi vardır. Bunlardan birincisi kanun yapmak, ikincisi de yürütme
organını denetlemektir. Cumhurbaşkanlığı sisteminde meclis bu görevlerini
yerine getirebilecek midir? Buna bir bakalım.
Değişiklikle CB’nın parti üyesi ve genel
başkan olmasının yolu açılmıştır. Bu madde, hemen uygulanacak ve
mevcut CB partisinin genel başkanı olabilecektir. (Bakınız yasanın 7.
Maddesi ile Anayasa 101. Maddesinde yapılan değişiklik ve 18/c yürürlük
maddesi)
Seçimlerde milletvekili adaylarının parti
genel başkanlarınca belirlendiği sistemde, seçilen milletvekillerinin CB’nın
istemediği kanunları çıkarması, CB’nı denetlemesi, bir suç işlemesi halinde onu
yüce divana göndermesi mümkün değildir.
Ayrıca bir nevi ferman niteliğinde olacak
cumhurbaşkanı kararnameleri ile meclisin kanun yapma yetkisi de CB’na
devredilmektedir. CB bu yetki ile olağanüstü hal ilan edebilecek, çıkaracağı
kararnameler ile ülkeyi istediği gibi hiçbir denetime tabi olmadan
yönetecektir. (Bakınız Madde 8 ile Anayasa 104. Maddede yapılan değişiklik)
3. ANAYASA MAHKEMESİ
GÖREVİNİ YAPAMAZ DURUMA GELECEKTİR.
Anayasa mahkemesi, kanunların ve
cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin anayasa uygunluğunu denetleyecek, bir suç
işlemesi halinde CB’nı “yüce divan” olarak yargılayacak bir yüksek mahkemedir.
CB, Anayasa Mahkemesi’nin 15 üyesinden
12’sini doğrudan kendisi, 3 üyesini de (Meclis vasıtasıyla) dolaylı olarak
seçecektir. (Bakınız Anayasa Madde 146)
Dolayısıyla anayasa mahkemesi üyelerinden,
kendisini tayin eden CB’nın çıkardığı kararnamelerin (ve etkisi altındaki
meclisin çıkardığı kanunların) anayasa uygunluğunu tarafsızca denetlemesi ve
bir suç işlemesi halinde onu yargılayıp ceza vermesi beklenemez.
4. HAKİM VE SAVCILAR,
CUMHURBAŞKANININ MEMURU OLACAKTIR
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK),
hakim ve savcıları işe alan, tayinlerini yapan ve onları denetleyen bir yüksek
kuruldur. Bu kurul ne kadar bağımsız olursa yargı da o derecede bağımsız ve tarafsız
olacaktır.
Değişiklikle HSYK’nun üye sayısı 22’den
13’e indirilmiştir. CB, 6 üyeyi bizzat, 7 üyeyi de (meclis vasıtasıyla)
dolaylı yönden tayin edecektir. (Bakınız Madde 14 ile Anayasa 159.
Maddesinde yapılan değişiklik)
Dolayısıyla HSYK üyelerinin üzerinde
CB’nın (ve adalet bakanının) etkisini bilen hakim ve savcıların, CB’nın (ve
adalet bakanının) istemediği kararları vermesi imkansızdır.
Sonuç olarak hakkının gasp edildiğini
düşünen bir vatandaş mahkemeye gitmeden önce CB’nın partisinin il ve ilçe
başkanına gidecek, ondan hakime, savcıya telefon etmesini isteyecek, onun şefaatini
bekleyecektir.
Değerli kardeşim, bunlardan başka HAYIR demeniz için daha çok sebep var.
Ben bunların içinde en önemli gördüklerimi
anlatmaya çalıştım.
Saygılarımla.