25 Nisan 2014 Cuma

MENDERES VE DİNAR’IN MEŞHUR ALİ ÇAVUŞ BANDOSU





Av. Ali Yollu’nun önderliğinde yürütülen "Menderes Yürüyüş Yolu" projesi kapsamında  Barış Karagöz’ün hazırladığı  “Menderes Yolu” isimli web sayfasına bir yazı hazırlamam istendiğinde inanın nerden başlayacağımı bilemedim. 
Uzun süren bir bekleyişten sonra Menderes nehrinin çıktığı bölgede kurulu bir yerleşim  olan Dinar ilçesini yazmaya karar verdim.
Konu Dinar olunca hemen 9. Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel’in başbakanlığı döneminde “Beethoven’in Dokuzuncu Senfonisi’ni Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın çalması başka, bizim Ali Çavuş’un Dinar Bandosu’nun çalması başka” demesi aklıma  geldi. Bu söze çok alınan Ali Çavuş yönetimindeki Dinar Bandosu’nun Ankara’da, Başbakanlık önünde  Dokuzuncu Senfoni’yi çalmasından ve bu etkinlik ile adını Ali Çavuş Bandosu olarak duyurması öyküsünden yola çıkarak Büyük Menderes’i anlatmaya çalışacağım.
Yazıya başlamadan önce yaptığım bir araştırmada Yapı Kredi yayınları tarafından çıkarılan “kitap-lık” isimli derginin Mayıs-Haziran/2001 tarihli sayısında -pek anlamasam da- Ece Ayhan’ın “Çıktı-ka-çıka” ya da “Dinar Bandosuna Bir Dip yazı” isimli yazısını bulup okudum. Ayrıca Nedret Gürcan’ın  “Dinar Belediye Bandosu’nun Öyküsü” isimli araştırmasını da okuyunca, bu bandoda bir iş var, boşuna ünlenmemiş, dedim. Hatta Nedret Gürcan’ın bu yazısında sözünü ettiği Can Yücel’in “Tufanda Afet” başlıklı şiirinde:
“Dinar bandosu geçiyor sokaklardan,
Yıkık evlerin bacasını çala çala.”
diye  Dinar Bandosu’ndan söz edilmesinde bir hikmetin olduğunu düşünmeye başladım.



 Dinar Belediye Bandosu’nun fotoğraflarından birisi
(http://www.dinar.bel.tr/haber_oku.asp?haber=5944)

Dinar bandosu deyiminin, günümüzde ilçe ve kasaba belediyeleri tarafından, bayramlarda, kuruluş/kurtuluş günlerinde  ya da festivallerde  “bir-iki tıngırdatsın yeter” düşüncesiyle belediyenin orda burda çalışan, biraz müzik bilgisi olan personelleriyle oluşturulan, enstrümanları yetersiz bandolar için kullanılmasına rağmen aynı şeyi Dinar Bandosu için söylememiz zor, hatta bu bandoya haksızlık olur düşüncesindeyim.
            Nedret Gürcan bir yazısında, “….bandoyu, çocuk iken evimizin önünden marşlar çalarak geçerken pencereden seyreder, dinler,  marşlarla uygun adımlarla odamın içinde rap rap yürürdüm,” diyor.  Nedret Gürcan 1931 doğumlu, şair ve yazarlarımızdan biridir. Dinar doğumlu olup köken olarak Dinarlı olmasa da Dinar’a aşık birisidir. Yine onun anlattığına göre Dinar bandosu 1932 yılında kurulmuştur. 1932 yılında kurulan bir bandonun günümüze kadar yaşayabilmesi çok dikkat çekicidir.
          Şimdi yazımda sözünü ettiğim “Ali Çavuş Bandosu’nu” Menderes’e bağlama zamanı geldi.  Her halde siz de  Menderes ile ilgili bir sitede bu kadar uzunca Ali Çavuş Bandosu’ndan söz edilmesinin bir amacı var düşüncesine kapıldınız ve yazının geri kalan kısmını okumak için sabırsızlanıyor olmalısınız.
         Evet… Doğru düşünüyorsunuz.  Ali Çavuş Bandosu’nun, Dinar’la, Dinar’ın da müzikle bir ilgisi var. Nasıl mı? Anlatacağım. Lütfen biraz daha sabır.



Kocapınar (Pınarbaşı/Eldere)
(http://dinarili.blogspot.com.tr/2012_11_01_archive.html)

Dinar, Büyük Menderes Nehri’nin görünen kaynağında kurulu bir yerleşim yeridir. Suçıkan diye tabir edilen yer, Dinar’dan geçen yolcuların çoğunun bildiği, durup soluklandıkları mesirelik bir alandır. İçindeki su kaynağı çoğu kişi tarafından Menderes’in kaynağı olarak bilinir. Ancak Menderes’in asıl kaynağı “Suçıkan”    değildir. Bugün Dinar-Keçiborlu yolu üzerinde, Dinar yol kavşağına 15 km. uzaklıkta bulunan “Pınarbaşı/Eldere” köyünde “KOCAPINAR” adıyla anılan bir göl vardır. Göl, üzerini kaplayan kamış ve sazlardan dolayı doğal bir göl görünümünde değildir. Bu nedenle çoğu kişinin dikkatini “göl” olarak çekmez. İşte Menderes’in asıl kaynağı Kocapınar’dır. Menderes, Kocapınar’ın Dinar tarafına yakın bir noktasından batarak yeraltına iner ve Dinar tarafından “Suçıkan” denilen noktadan  yeryüzüne çıkar.  Buradan Ege Denizi’ne dökülünceye kadar geçtiği bölgelere hayat vererek 548 Km.lik bir yol katededer.


 
Dinar Suçıkan
(Dinar Belediyesi)

      Nehirler, geçtikleri her yerde uygarlıkların oluşmasına neden olmuştur. Büyük uygarlıklar hep bu bölgelerde hayat bulmuştur. Fırat ve Dicle’nin Mezopotamya, Nil Nehri’nin ise Mısır uygarlığına hayat vermesi gibi Büyük Menderes nehri de batı Anadolu’da Frigya, Lidya, antik Yunan, Roma, Bizans ve Türk uygarlıklarının gelişmesinde en önemli etkendir.
            Dinar, antik adıyla “Apemia” da Frigya’nın en önemli kentlerinden biridir. Hala Dinar’da “Dörtyol”  denilen semtin adının “dörtyol” olarak anılması, tarihsel dönemlerde ipek yolu, kral yolu, haçlı yolu, kervan yolu gibi tabir edilen yolların kesişim noktasında yer almasından kaynaklanmaktadır. Bugün Dinar; Denizli, Uşak, Afyon, Isparta  ve hatta Çay/Bolvadin ve Yalvaç/Gelendost yoluyla ayrı ayrı Konya’dan gelen yolların kesişim noktasında yer almaktadır.
            Burada ayrıntılı tarihi bilgiler vermek bu yazının amacı değil. İlgilenen arkadaşlar değişik kaynaklardan bunları okuyabilir. Ancak şu kadarına değinmek yerinde olacaktır. Kent, 1995 yılındaki büyük deprem felaketinden sonra önemli göç vermesine rağmen yaşamaya devam etmektedir. Burada “yaşamaya” kelimesini biraz açmak istiyorum. Dinarlılar, özellikle Çöl Ovası denilen bölgede yaşayanlar, “şapkalarını az devirerek giymelerinden kaynaklanan” sert mizaçlı insanlar olarak algılanmışlardır.  Aslında Dinarlılar, sanıldığı gibi sert mizaçlı insanlar değildir. Dinarlılar kültürü sanatı seven, sevmekle kalmayıp yaşayan ve yaşatan insanlardır. Kültür ve sanatla bu kadar içiçe yaşayan insanlara ise böyle bir sıfatın yakıştırılması düşünülemez bile.
          Biliyorum, hala asıl konuya gelemedim. İşte şimdi zamanı geldi. Ali Çavuş Bandosu dedik, müzik dedik, sanat dedik. Bu kadar sözden sonra “Uluslararası Marsyas Kültür Sanat ve Müzik Festivali"nden söz etmenin sırası geldi de geçiyor. Herhalde Dinar’da her yıl düzenlenen bu müzik festivalini duymuşsunuzdur. Duymadıysanız,  artık biliyorsunuz.                                                                                                        


                                                     Apollon/Marsyas Müzik Yarışması
                                                                           (MÖ/MS)

Bu sene 14-18 Mayıs 2014 tarihinde Dinar Belediyesi ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nin işbirliği ile V.si yapılacak olan festival ile etkinlik programını www.marsyasfestivali.com isimli resmi internet sayfasından da takip edebilirsiniz.


Kır/Çoban tanrısı Marsyas   
      
Festivalin ismini aldığı Marsyas, Yunan mitolojisinde yarı keçi, yarı insan olarak tasvir edilen bir kır tanrısıdır.
Efsaneye göre, tanrıça Athena, Menderes nehri’nin kaynağında yetişen kamışlardan yaptığı flütle Aphrodite ve Hera isimli tanrıçalara ezgiler çalmak ister. Ancak flütü üflerken  yanaklarını şişirmek zorunda kalır. Yanaklarının şişmesi Athena’yı çirkinleştirir ve  diğer tanrıçalar tarafından alay konusu yapılır. Bunun üzerine Athena, yaptığı flütü kimsenin bulup kullanmaması için Menderes’in çıktığı pınarın oluşturduğu göle atar. Ancak Athena’nın göle attığı flüt, Dinar Suçıkan’dan Menderes’in suları ile birlikte ortaya çıkar ve bunu  Marsyas bulur, tanrısal yetenekleriyle çalmaya başlar. Marsyas flütü öyle güzel çalar ki, ünü kısa sürede tanrılar katına ulaşır, güzel sanatların ve müziğin tanrısı olan Apollon’un dikkatini çeker. Apollon da müziğe çok düşkündür ve lir çalmaktadır. Marsyas’ın müzikteki şöhretini kıskanır ve onu yarışmaya davet eder. Apollon lir çalmakta öyle ustadır ki, onunla kimse yarışmaya cesaret edemez.  Ancak Marsyas da kendine güvenmektedir. Apollon’un bu davetini kabul eder. Yarışma Frigya Kralı Midas’ın başkanlığındaki jüri  önünde, halkın da katılımıyla Suçıkan’da yapılır.

          
Marsyas’ın Cezalandırılması
(Titan)
(http://en.wikipedia.org/wiki/File:TItian_-_The_Flaying_of_Marsyas.jpg)

Apollon, liriyle tanrısal ezgiler çalar. Marsyas da ondan aşağı kalmaz. O da flütüyle çok güzel şarkılar çalar. Sonunda halk Marsyas’ı çok beğenir, alkışlar.  Jüri, Marsyas’ın kazandığına karar verir; ancak Apollon’dan korkularına  bunu ilan edemez. Sonunda Kral Midas’ın da oyuyla Apollon ve Marsyas’ın berabere kaldıklarını, yenişemediklerini ilan ederler. Ancak bu karar bile Apollon’u tatmin etmez. Apollon, değil yenilmeyi, berabere kalmaya bile tahammül edemez. Marsyas gibi sıradan bir kır tanrısıyla müzik konusunda eşit sayılmasına çok içerlemiştir. Kral Midas’ı, oyunu yanlı kulladığı gerekçesiyle azarlar.  Hatta “anlaşılan senin kulakların iyi duymuyor, kulaklarını eşek kulağı gibi büyüteyim de daha iyi duysun” diyerek Kral Midas’ın kulaklarını eşek kulağı gibi büyütür. Apollon bununla da kalmaz. Öfkesi o kadar büyüktür ki Marsyas’ı da  diri diri derisini yüzdürerek cezalandırır.
İşte Dinar’ın müzikle ilgisi, tanrı Apollon ile Marsyas arasında yapılan bu mitolojik yarışmaya kadar uzanır. Dinarlıların müzikle ilgilenmelerinin, Ali Çavuş Bandosu’nun hala yaşatılıyor  olmasının temelinde bu yarışmanın yattığına inanılır.
Titan (Tiziano Vecellio-1488/1490-1576) isimli İtalyan ressamın Marsyas’ın cezalandırılmasını anlatan  “Flaying of Marsyas” isimli tablosu bu mitolojik efsaneye dayanmaktadır.
Ayrıca yaşayan panflüt virtüözü Gheorghe Zamfir’in enstrümanı olan panflüt de bu efsanenin çalgısı olarak ünlenmiştir.
Daha fazla bilgiyi yaşayarak öğrenmek istiyorsanız, size 14-18 Mayıs 2014 tarihlerinde Dinar Suçıkan’da yapılacak olan Uluslararası Marsyas Kültür Sanat ve Müzik Festivali"ne gitmenizi öneririm.
Bir sonraki yazımda buluşmak ümidiyle hoşçakalın.

MESERRET MART 2021

     Bu sayıda Özay Gönlüm'ün bilinmeyen yönleriyle yaşam öyküsünü ve kendisiyle özdeşleşmiş Umman Nine'nin mektuplarından birini ok...