1 Mart 2012 Perşembe

EĞİTİMDE 4+4+4 SİSTEMİ VE BİR ÖNERİ

4+4+4  önerisi gündemde değilken, imam hatip liseleri dahil lise dengi tüm meslek liseleri kapatılsın, binaları, atelyeleri, laboratuarları ve personeli ile üniversitelere devredilsin ve meslek yüksek okulu statüsünde eğitim hizmeti vermeye devam etsinler anlamında Facebook'da bir tartışma açmıştım. Ancak tartışmaya Hukuk Fakültesi öğrencisi yeğenimin dışında kimse katılmamış, herhangi bir öneri getirilmemişti.
Bu tartışmayı açarken, meslek lisesinde okuyan öğrencilerin zorluklarına dikkat çekmek istemiştim. Zamanın üniversiteye giriş sisteminde meslek lisesi öğrencilerinin orta öğretim başarı  katsayısı daha düşük tutularak, lise mezunu çocuklar ile  aynı sayıda soru cevaplasalar bile puanlarının düşmesi ve istedikleri üniversiteye girmelerinin engellenmesi zorluklardan birisiydi.
İkinci zorluk ise meslek liselerinin müfredatından kaynaklanmaktaydı. Üniversiteye girişte sorulan soruların hemen hepsi  düz lise müfredatına göre düzenleniyordu.  Meslek liselerinde üstünkörü okutulan bu derslerden edindikleri bilgi ile çocukların üniversite sınavında başarılı olmaları katsayı ile birlikte düşünüldüğünde mucize gibiydi. Meslek lisesinden mezun çocuklardan bazıları bu mucizeyi gerçekleştirebilirken  çoğunun içinde üniversite eğitimi bir ukde olarak kalmış bir vaziyette kaderlerine küskün çalışma hayatına atılıyordu.
Şimdi çocuğu meslek lisesinde okumaya yönlendiren  nedir diye düşündüğümde, bu seçimde çocuğun katkısının, isteğinin, iradesinin hiç denecek kadar az olduğunu görüyorum.  Meslek lisesi, düz lise seçiminde ailenin yönlendirmesi birinci derecede etkili olmaktadır. Bu seçimde ailenin ekonomik durumu, eğitim düzeyi, sosyal statüsü ve dini eğilimleri etkili olabilmektedir. Bunlara az da olsa "bari bir meslek sahibi olsun" düşüncesine yol açan  çocuğun başarı durumunun düşük olması da gösterilebilir.
Eğitimin, eğitimli insan gücünün toplumların her konuda gelişmişlik düzeylerini belirleyen etmenlerin başında geldiği tartışmasızdır. Eğitimli insan gücünden ise kastedilen bir meslek sahibi olan insandır. İnsanların ihtiyaçlarının sınırsız olduğu ekonomik bir gerçeklik ise gittikçe artan bu ihtiyaçların karşılanması için eğitimin kalite ve seviyesinin zaman içinde devamlı yükseltilmesi zorunludur.
Bu nasıl sağlanacaktır. Yazımın girişinde ipuçlarını verdiğim bir eğitim sisteminde bu gerçekleştirilebilir diye düşünüyorum.
AKP iktidarı katsayı konusunda önemli bir adım atmış, muhalefetten de şu anda ciddi bir tepki gelmemiştir. Yani katsayı eşitsizliği giderilmiş gibidir. Ancak müfredatın getirdiği eşitsizlik nasıl giderilecektir. Önerim işte tam bu noktadadır. Lise dengi seviyesinde tüm meslek liseleri kapatılır, çocukların tümü düz liselere yönlendirilir ve üniversite sınavı önünde hepsi eşit koşullarda düz lise mezunu olarak sınava sokulursa bu eşitsizlik de giderilmiş olur.
Üniversite sınavında başarı durumlarına göre öğrenciler üniversitelerin lisans ve ön lisans programları ile meslek yüksek okullarına yerleştirilir. Böylece başarılı olan lisans seviyesinde, daha az başarılı olan ise meslek yüksek okulu seviyesinde meslek sahibi olur.
Önerdiğim sisteme getirilen eleştirilerden biri,  ağaç yaşken eğilir gibi öğrencilerin belli bir yaştan sonra üniversite eğitimi ile iyi bir meslek sahibi olamayacakları yönündedir.   Bu eleştiri en zor mesleklerden birisi olan cerrahlığın kaç yaşında edinildiği düşünülürse hiç haklı değildir.
Öğrenciler, değişik nedenlerle  ilköğretimden sonra liseye gitmek istemeyebilirler. Ayrıca meslek yüksek okulunda ve  lisans eğitiminde başarısız olan  veya bazı nedenlerle okullarını bırakmak isteyen öğrenciler de olabilir. Bunları  yani sistemin dışına çıkanları da arkadan toplayacak açık liseler ile çıraklık ve mesleki eğitim liseleri sisteme entegre edilecektir. (Bu sistem zaten şu anda mevcuttur, daha da geliştirilebilir.)
Önerdiğim sistemde  lise seviyesine kadar çocuklara temel eğitim verilmeli, meslek seçiminde yönlendirme zorunlu olmayacak bir şekilde lisenin son yıllarında olmalıdır.  Çocuğun meslek seçiminde daha etkili ve bilinçli bir irade sergileyebilmesi için  belli bir olgunluğa erişmesi kaçınılmazdır. Bu da kanaatime göre 17-18 yaşdır.
AKP iktidarı 28 Şubatın rövanşını alma yaklaşımıyla  eğitim sistemini dizayn etmeye kalkmaktadır. Ancak bu tür bir girişim din eğitiminde de bekleneni vermeyecektir. Yukarıda belirttiğim gibi imamlarımız meslek yüksek okulu veya ilahiyat fakültesi mezunu olsa  daha iyi olmaz mı?
Özel yetenek isteyen bazı sanatsal dallar olabilir. Örneğin spor gibi, müzik gibi. Hafızlık da bunlara dahil edilebilir. Bu dallara eğilimi ve yeteneği olan çocuklar istemeleri halinde konservatuar ve spor okullarına, temel eğitimlerini aksatmamak şartıyla gönderilebilir. Bir hafızın konservatuar mezunu olması kötü bir şey midir? Bence iyi olur.
Özetle ifade etmek gerekirse, bilimsel yaklaşımlardan uzak, bir devrin rövanşını almak adına düzenlenen bu öneriden vazgeçilmeli ve  eğitimde de bilim ne diyorsa o uygulanmalıdır.

1 yorum:

  1. bu sistem fettuhlah projesi gibi gözükmüyormu ?okuma oranının düşük olduğu ülkemizde okumayın çocuklar demek oluyor.ilk 4 yıldan sonra velilerin istemine göre eğitimini evde yapılması önerildi. Türkiye’nin istatik gerçekleri var, onlardan biri de 25 yaş grubu üstünün büyük bir çoğunluğunun 6. Sınıfa yani eski sistemle orta 1’e kadar okuduğudur. Doğal olarak da böyle bir çoğunluğun çocuğunu okulda okutması olanaksızdır. Türkiye bırakın evde okuyan çocuğa, lisede okuyan çocuğa yardım edemeyen aileler diyarı.Sonra tepkilerden dolayı bu öneriyi değiştirdiler ve ilk 8 yıl sonrası için evde eğitim sistemini önerdiler. Yazı bittiğinde öneri yeniden değişmezse şimdilik durum böyle.Peki bu sistem çalışır mı? İlk aklıma gelen bu sistemin ciddi bir vergi kaçırma sistemi olacağıydı. Çocuğunu evde okutmak isteyen aileler kendileri çocuklarını çalıştıramayacağından doğal olarak evde öğretmen tutacaklar. Bu öğretmenler gereksinime karşın hâlâ öğretmen olamayan üniversite mezunu olacaklar. Kimse bunları takip etmeyecek, doğal olarak bu kişiler vergi vermeyecekler ve kendileri de sigortalı olmayacaklar. Zaten sigortalı olmadıklarından onlar için değişen tek şey harçlıklarını çıkarmak olacak…
    Bu işin sadece bir yanı, bu eğitim sistemindeki esas amaç zaten çok olan Fethullah Gülen dershanelerinin iyice çoğalması ve çocukların oralarda eğitim almasına neden olacak. Maddi durumu ve eğitimi iyi olan aileler için zaten evde eğitim diye bir sorun olmayacak, onlar bildiğimiz sistem içinde yine okullarına gidecekler ve üniversitelere girecekler.İmam Hatip Liselerine giden çocukların büyük çoğunluğu okul yerine dershanelere gidecekler ve orada sadece normal dersleri görerek sınava hazırlanıp, ek ders olarak dini dersler görecekler. Böylece bu çocukların 2 değişik müfredat okumalarına gerek kalmayacak.

    YanıtlaSil

MESERRET MART 2021

     Bu sayıda Özay Gönlüm'ün bilinmeyen yönleriyle yaşam öyküsünü ve kendisiyle özdeşleşmiş Umman Nine'nin mektuplarından birini ok...