DENİZ GEZMİŞ'İN İDAM OYLAMASINA TÜRKEŞ KATILMADI
Sayın Akyol,
Bir avukat meslektaşınız olarak yazılarınızı -fikirlerinizin çoğuna katılmasam da- ilgiyle takip edenlerdenim. Sayın Can Dündar'ın bugün CNN Türk'teki Medya Mahallesindeki röportajı sırasında söz konusu edilen Turgut Özal'ın Ahmet Kabaklı'ya yazdığı ve sayın Kabaklı'nın da köşesinde yayınladığı mektupta "idamların yapılması" gerektiği yönündeki düşüncelerini acıyla dinledim. Sayın Kabaklı bu mektubu yayınlamakla zamanında o da zımnen bu fikre katılmış diye düşünüyorum. Bu gün gelinen noktada siyaseten idamların yapılmaması gerektiği konusunu söylüyorsunuz. Çok da iyi bir fikir ileri sürüyorsunuz. Ancak yazınızın sonundaki " emperyalizme karşı durmak, dünyaya kapanmaktır" anlamındaki ifadenize katılmak mümkün değildir. Geçmişte "Küre" için canını ortaya koyanlar emperyalizme karşı duranlardı. Küre'ye karşı durmak dünyaya kapanmak şeklinde algılanmamalıdır. karşılıklı çıkarlara dayalı, onurlu bir dış politika elbette dünyaya kapanmak değildir. Bu gün geldiğimiz nokta da bunu söyleyebiliyor muyuz. Irak'ta ve Suriye'de mezhep temelli ilişkileri "insan hakları ihlali" kılıfı içinde önümüze dış politika diye koyan bir siyasi iktidar var. İnsan hakları ihlallerini elbette önlemeye yönelik bir siyasetimiz olacaktır. Olmalıdır da. Ancak bu gerçekten insan hakkı ihlaline dayanmalıdır. Sonuç olarak bu gün acıyla andığımız o çocukların da dünyaya kapanmak gibi bir dertleri yoktu. Anti emperyalist onurlu bir dış politika istemek ve bunu aktif belki biraz da sert bir şekilde eylemleriyle ileri sürmek, dünyanın hiç bir demokratik ülkesinde suç olmasa gerektir. Dünyaya açık olmak başka bir şey, emperyalizme karşı durmak başka bir şeydir, diye düşünüyorum. Bu gün "küre" yine gündemdedir. Küre'ye Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin milletvekilleri, genelkurmay başkanları girememektedir. Bundan daha somut bir emperyalist örnek olabilir mi? Yukarıda yazının konusuyla ilk bakışta ilgisizmiş gibi görünen sayın Özal'dan bahsetmemin nedeni de onun da nasıl bu oyunun içinde yer aldığını anlatabilmek içindi. Sayın Özal'ın da çalıştığı Dünya Bankası'ndaki emperyalistlerin görüşlerine uygun bir şekilde, görevini yazdığı mektupla layıkıyla yerine getirdiğini düşünüyorum.
saygılarımla.
Bir avukat meslektaşınız olarak yazılarınızı -fikirlerinizin çoğuna katılmasam da- ilgiyle takip edenlerdenim. Sayın Can Dündar'ın bugün CNN Türk'teki Medya Mahallesindeki röportajı sırasında söz konusu edilen Turgut Özal'ın Ahmet Kabaklı'ya yazdığı ve sayın Kabaklı'nın da köşesinde yayınladığı mektupta "idamların yapılması" gerektiği yönündeki düşüncelerini acıyla dinledim. Sayın Kabaklı bu mektubu yayınlamakla zamanında o da zımnen bu fikre katılmış diye düşünüyorum. Bu gün gelinen noktada siyaseten idamların yapılmaması gerektiği konusunu söylüyorsunuz. Çok da iyi bir fikir ileri sürüyorsunuz. Ancak yazınızın sonundaki " emperyalizme karşı durmak, dünyaya kapanmaktır" anlamındaki ifadenize katılmak mümkün değildir. Geçmişte "Küre" için canını ortaya koyanlar emperyalizme karşı duranlardı. Küre'ye karşı durmak dünyaya kapanmak şeklinde algılanmamalıdır. karşılıklı çıkarlara dayalı, onurlu bir dış politika elbette dünyaya kapanmak değildir. Bu gün geldiğimiz nokta da bunu söyleyebiliyor muyuz. Irak'ta ve Suriye'de mezhep temelli ilişkileri "insan hakları ihlali" kılıfı içinde önümüze dış politika diye koyan bir siyasi iktidar var. İnsan hakları ihlallerini elbette önlemeye yönelik bir siyasetimiz olacaktır. Olmalıdır da. Ancak bu gerçekten insan hakkı ihlaline dayanmalıdır. Sonuç olarak bu gün acıyla andığımız o çocukların da dünyaya kapanmak gibi bir dertleri yoktu. Anti emperyalist onurlu bir dış politika istemek ve bunu aktif belki biraz da sert bir şekilde eylemleriyle ileri sürmek, dünyanın hiç bir demokratik ülkesinde suç olmasa gerektir. Dünyaya açık olmak başka bir şey, emperyalizme karşı durmak başka bir şeydir, diye düşünüyorum. Bu gün "küre" yine gündemdedir. Küre'ye Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin milletvekilleri, genelkurmay başkanları girememektedir. Bundan daha somut bir emperyalist örnek olabilir mi? Yukarıda yazının konusuyla ilk bakışta ilgisizmiş gibi görünen sayın Özal'dan bahsetmemin nedeni de onun da nasıl bu oyunun içinde yer aldığını anlatabilmek içindi. Sayın Özal'ın da çalıştığı Dünya Bankası'ndaki emperyalistlerin görüşlerine uygun bir şekilde, görevini yazdığı mektupla layıkıyla yerine getirdiğini düşünüyorum.
saygılarımla.
Değerli okuyucularım, size yukarıdaki eleştirime karşılık olarak sayın Taha Akyol'un cevabi mail'ini de burada yayınlama ihtiyacı hissettim. Takdirlerinize sunuyorum.
Sayın Pekel,
İlgi ve nezaketenize tesekkur ederim.
Meslektas (avukat) olmaniz benim açımdan bilhassa değerli. Fakat farkli
düşünüyorum. Dünya Bankasına neden ve hangi işlevleri sebebiyle “emperyalist”
dediginizi anlayamadım. Sorun, “empheryalizm” kelimesine verilen anlamların
farklı olmasında…
Bir ülkede bankalar “sömürü” makinaları
ise, uluslararı finanz kurumları da öyle… Dinamik iktisadi hayat bir ülkede finans
kurumlarını gerektiriyorsa, uluslararasi ekonomik ilişkiler niye gerektirmesin.
Bunların kusurlarını eleştirmek başka, emperyalist saymak baska…
Bakış açınız sizin, “Özal emperyalistlerin
görüşüne uygun şekilde Gezmiş’in idamını istedi” hükmüne götürüyor. Özal’ın
idamı istemesi o zamanki siyasi kültürün bir ifadesidir, Deniz’in silahlı örgüt
kurup silahlı eylemler yapması da o zaman solun bir kesimindeki kültürün
ifadesi idi.
Bu konular nihayet değer yargılarıyla
ilgidir, tartışmaya ortak görüşe varılamaz, ben böyle, söz öyle düşünüyorsunuz,
fikirlerin çeşitlenerek zenginleşmesi de böyle olur kanaatindeyim.
Saygilarımla
Taha Akyol
Bu cevaba karşı düşüncelerim:
Deniz'in her türlü görüş ve eylemlerine katılmam mümkün değil elbette. Silahlı propoganda yöntemi ile Marksist Leninist bir toplumal düzen kurma fikrine ben de katılmıyorum. Ayrıca emperyalizme karşı koymak; siyaset ve ekonomide devletlerin karşılıklı çıkarlara dayalı işbirliklerine karşı koymak değildir. Dünya Bankası ve IMF gibi uluslarası finans kuruluşları için de aynı ilke geçerlidir. Önemli olan IMF'e muhtaç olmayacak politikalar izleyebilmektir. Bu anlamda IMF gibi Dünya Bankası'nın da emperyalist emeller besleyenler için hem sembolik hem de fonksiyonel araç işlevi gördüğü açıkça bellidir. YP
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder