31 Aralık 2011 Cumartesi

BİR YILI DAHA GERİDE BIRAKIRKEN


             Her şeyden önce bir yıl daha yaşlandık. Bir yıllık deneyim daha edindik. Bilgi birikimimiz arttı. Bazılarımız ekonomik olarak daha iyi yerlere ulaştı. Bazılarımız ise yılı fifti fifti ya da ekside kapattı. Bazılarımız evlendi, çoluk çocuğa karıştı ya da karışmak üzere.  Mutluluğun zirvesinde gezinenlerle hayal kırıklığı yaşayanlar birlikte paylaştı koca bir yılı. Kimi hastalıklarla boğuştu, kimi hayata veda etti, bazen sessizce, bazen çığlık çığlığa acıyla.
             Kimi sırf ırkından dolayı, kimi dininden kimi de cinsiyetinden dolayı horlandı ya da gururlandı. Bu özelliklerini başkaları üzerinde üstünlük kurma aracı olarak kullandı.
             Birey olarak insanlar böyle yaşadı koca bir yılı ve gelecek yılda ve yıllarda da böyle yaşayacağa benziyor.
             Ya devletler.
 Tek tek vatandaşların oluşturduğu devlet denilen devasa örgütler de bireylerin yukarıda belirtilen yaşamlarından farksız yaşamadılar bu yılı. Ve gelecek yılı ve yılları da farksız yaşamayacaklar.
En azından yakın gelecek için bu böyle görünüyor.
Şöyle bir etrafımıza bakacak olursak Irak’ta yaşananların canlı tanığı olduğumuzu hemen hatırlayacağız. Aynı şekilde Suriye’de yaşatılmak istenenlerin de.
Afganistan’da senelerden beri süregelen ABD işgalini coğrafi uzaklık nedeniyle gözlerimizden uzak tuttuk.
Sovyet etkisini ortadan kaldırmak amacıyla bizzat ABD tarafından beslenen Taliban’ın Afganistan’ında (Sovyet tehdidi ortadan kalktıktan sonra) Nato maskesi altında insanların çektiği çilelerden kimsenin söz ettiği yok.
Saddam’ın kurduğu otoriter rejimi görüp, daha kadınlara otomobil kullanma özgürlüğü dahi vermeyen Suudilerin ceberut rejimin görmezden gelen ABD’nin aynı taktiklerle kendi dümen suyunda gitmeyen ülkelerden Libya, Tunus ve Mısır’dan sonra Suriye’de halkı kışkırtarak iç karışıklıklar çıkarttığını gören ve bunun nedenlerini analiz eden yok.
Kuzey Kore’de Saddam’ınkinden bin beter bir otoriter jejim kurmuş olan Kım Jong Il’e kimsenin laf ettiği yok. Sadece hep birlikte dövünerek ağlayan Korelileri  kafeslerindeki maymunlara bakıp eğlendiğimiz gibi gülerek  seyretmekten başka bir düşüncemiz olmadı.
Komşularla dış politikamızı sünni,  şii ayrımına dayandırdığımızı kimse sorgulamadı.
Kürtlerle beraber yaşadığımızı ve bu ülkenin onların da vatanı olduğunu çoğu zaman unuttuk. Onların dertlerine sırt çevirdik.  Bölgede yaşayan vatandaşlarımızı PKK baskısından kurtaramadığımız gibi devletin baskısıyla da baş başa bıraktık. Hamasi ve duygusal söylemlerden başka ciddi şekilde bu soruna hiç eğilmedik. Ciddi iki satır tutacak düşünce üretmedik. Üretenleri de tu kaka yaptık.  Hep milliyetçi düşüncelerle ve oy kaygısıyla hareket ettik. Kürt vatandaşlarımıza kaçakçılık yapmaktan başka geçim kaynağı bırakmadık.  Ve de yılın son günlerinde üstlerine yağdırdığımız bombalarla kaçakçılıklarını tescilledik. Yasal hale getirdik.
Ergenokon davasının, Oda TV davasının ve benzer binlerce sayfalık iddianamelerle açılan yüzlerce sanıklı davalarla devletin güvenliğini sağlamayı umduk.
Umduk. Umduk, umduk.
Bu arada her yeni yılı da yeni umutların başlangıcı olsun diye kutladık kutladık.
Ama gördük ki, çok fazla umuda kapılmanın bir alemi de yokmuş.
Nerden biliyorsan diyorsanız,
Yaşadıklarımızdan.
Ben yine de umudumu kaybetmek istemiyorum. Bu nedenle her kesin yeni yılda umutlarını kaybetmemelerini diliyorum.
Nice umut dolu yeni yıllara.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

MESERRET MART 2021

     Bu sayıda Özay Gönlüm'ün bilinmeyen yönleriyle yaşam öyküsünü ve kendisiyle özdeşleşmiş Umman Nine'nin mektuplarından birini ok...