14 Nisan 2014 Pazartesi

DEĞERLİ KÜRT KARDEŞİM, SENİ SEVİYORUM.




Bugün senin için empati yaptım. Duygulandım. Gözlerim yaşardı.
Öğrenim amaçlı bir süreliğine Almanya’da da bulunmuş küçük kızımla yaptığımız sohbette konu, döndü dolaştı güncel siyasete geldi.  “Bu ülke artık yaşanmaz hale geldi. Kutuplara mı gitsek” gibi bir söz etti.
Ben de, sen, “dışlanmışlık” duygusunun nasıl bir duygu olduğunu kısa süreliğine gittiğin Almanya’da yaşadın. Dışlanmışlık duygusuyla, anavatanında yaşadığın gibi hiçbir yerde yaşayamazsın,” dedim ve Denizli merkezde, Akçeşme Cami yanındaki bir köftecide başımdan geçen bir olayı anlattım.
Bu olayı sana da anlatmak istiyorum.
Köfteciye yarım ekmek içi köftemi söyledikten sonra  bir masaya oturdum. Oturduğum masada bir kişi daha yemek yiyordu. Dükkanda bizim masadan başka bir masa daha vardı ve o masada da  bir kişi  yemek yiyordu.
Köftecinin de katılmasıyla söz siyasetten açıldı. Sohbete yan masada oturan kişi de katıldı. Benim masada oturan ise sadece dinliyordu. Söz döndü dolaştı “Kürt sorununa” geldi,. Tartışmada Kürtlere karşı olumsuz en ufak bir kelime dahi edilmedi. Ancak buna rağmen benim masada oturan ve sohbete katılmayan kişi adeta sindi. Kendini saklamaya çalıştığı o kadar belli oluyordu ki. Konuşmamızdan rahatsız olmuştu. Onun bu halini görünce ben de rahatsız oldum ve  ne iş yaptığını sordum. Bana Acıpayam asfaltı üzerinde inşaat malzemeleri sattıklarını söyledi. Kendim Acıpayamlı olunca ona  “Yoksa sen de mi Acıpayamlısın,” dedim. O, yine aynı sıkılganlıkla “Abi ben Siirtli’yim”  dedi. Ben tekrar  “Hiç Kürde  benzemiyorsun,  Türkçen mükemmel, Türk müsün yoksa?” diye sorduğumda, “Yok abi, ben Kürdüm,  çok küçükken Denizli’ye gelmiş babam. Uzun zamandır Denizli’de yaşıyoruz,” dedi.
İşte o zaman anladım, köyünden, evinden uzak yaşamanın insanlarda nasıl bir duyguya sebep olduğunu. İşte o zaman empati yaptım. O Kürt kardeşimin Denizli’de yaşamını sürdürürken “dışlanmışlık” duygusu altında nasıl ezildiğini  benliğimde hissettim. Kızımın Almanya’da yaşadığı “dışlanmışlık duygusunu” işte o zaman anladım.
Almanya’da bir kafede oturan Almanların, örneğin işsizlik konusunda Türkler aleyhine yaptıkları  konuşmaya kulak misafiri olan bir Türk işçinin dışlanmışlık duygusunu yüreğimde hissettim.
Köftecide bizi dinleyen Kürt kardeşimin de Almanya’da, kafedeki Türk’ten bir farkı yoktu.
Bu gün sabah, oyunu kullanmak için İstanbul’dan Denizli’ye gelen kızımla sabah kahvaltıda  bunları konuşurken bu duygularla  gözlerim yaşardı.
Ey Kürt kardeşim senin için ağladım. Bunu da burada açık yüreklilikle  yazarak açıklama gereği duyuyorum. Bu vatan senin de vatanın. Senin de öldüğünde gömüleceğin o bir karış toprak parçası bu vatanın sınırları içinde. Nasıl Yemen’de, Çanakkale’de ve Kurtuluş Savaşı’nda bu ülke için birlikte canımızı ortaya koymuşsak, birlikte yaşamanın koşullarını da birlikte oluşturacağız.
Biliyorum, sen AKP ile BDP arasında sıkışmış kalmışsın. Sen de çocuklarının dağa çıkmasını, dağda ölmesini istemiyorsun. Bunu Türk anaları da istemiyor. Zaten hangi ana çocuğunun ölmesini ister. Bunun farkındasın değil mi?
Ancak senin için de Türk vatandaşları için de çare AKP değil. Çare BDP hiç değil. AKP, sizi senelerden beri çözüm süreci adı altında aldatmaktadır. BDP ise çocuğunu dağa götürmekte ve eline silah verip geleceği birlikte inşa edeceğin Türk kardeşlerini öldürtmekte.
Kaç senedir bu böyle. Sen söyle 30, ben diyeyim 50 sene. Daha ne kadar sürecek bu çatışma. Daha kaç ana ağlayacak kuzularının ardından.
Ben sana söyliyeyim.
Ülkede sağ partiler ülkeyi yönetmeye devam ettikleri sürece bu kan ve göz yaşı sona ermeyecek. Lütfen bunu gör.  Bu partilerden kimisi din iman diye tutturmuş, ama ne dinle ne imanla hiç alakası kalmamış, ülkeyi soymuş soğana çevirmiş, bir de üstüne soygunlarını örtmek için ülkeyi yangın yerine çevirmekten çekinmiyor. BDP’yi ise sen benden daha iyi biliyorsun. Elinde silah. Dağda çocuklarını ölüme yatırmış.
Değerli Kürt kardeşim,
Şu anda sosyal demokrat bir parti olma yolunda hızla ilerleyen Cumhuriyet Halk Partisi’nin içinde ulusalcı ve militarist az da olsa bazı unsurlar var. Bunu ben de biliyorum. Sen de bunlara bakıp Cumhuriyet Halk Partisi’nden uzak duruyorsun. Bunların hiç biri  CHP’nin kurumsal bakışını temsil etmemektedir. 
Belki bilmiyorsun, Cumhuriyet Halk Partisi’nin Kürt vatandaşlarımızın sorunları ve çözümleri konusunda en kapsamlı, en bilimsel araştırmayı hazırlayan ve projelendiren bir parti olduğunu sana söylememe lütfen izin ver.
Özetle söylemek gerekirse, AKP ya da  BDP. Bunlardan herhangi birini destekliyorsan “Sen yanlış yerde duruyorsun.”   Senin  sorunlarının çözümü, sosyal demokrasiden, hukukun üstünlüğünden, insan haklarından, ifade ve inanç özgürlüğünden, yani Cumhuriyet Halk Partisi’nden geçmektedir. Senin siyaset kanallarını tıkayan, senin siyaset yapmanı engelleyen  her türlü fiili ve hukuki engelleri kaldırmak ancak sosyal demokrat bir iktidarda mümkündür.
Şu anda senin siyaset yapmanı engelleyenler, bil ki senin dağa çıkıp, dağda çocuklarının ölmesini isteyenlerdir. Bunların farkına var ve  seni sahiplenen, senin de bu ülkenin öz vatandaşı olarak kabul eden partine, Cumhuriyet Halk Partisine destek ol.
Yakında Cumhurbaşkanlığı seçimleri var.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri için 30 Mart yerel seçimlerinde AKP herşeye rağmen önemli bir başarı elde etmiş görünüyor. Şimdi elde ettiği bu oy oranlarının verdiği güçle Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanlığına aday olacaktır. Ancak Eldeki %45 oy oranı onu cumhurbaşkanlığına taşımaya yetmeyecek ve senin kapını çalacak bana oy ver diyecektir.
Sevgili Kürt kardeşim cumhurbaşkanlığı seçiminde Tayyip Erdoğan’a oy verecek misin? 
Biliyorum, sana bu desteğin karşılığında senin en demokratik taleplerinle hatta Abdullah Öcalan’la ilgili vaaatlerde bulunabilirler. Ancak bu vaat Tayyip Erdoğan tarafından gerçekleştirilebilir mi? 
Bunun analizini gel birlikte yapalım.
Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce Abdullah Öcalan’a en azından şartlı tahliye yolunu açmaya çalıştıklarında AKP’nin mevcut Türk seçmenlerinin Tayyip Erdoğan’ı desteklemeye devam edeceğine inanmak biraz safdillik olmaz mı? AKP’nin olası bu küskünlerinin  dışında kalan seçmenlerinin oyları ile BDP/HDP’ye oy vermiş Kürt  oyları Tayyip Erdoğan’ı Çankaya’ya taşımaya yeter mi?
AKP’li Türk küskünlerin oy oranının, BDP/HDP’li Kürtlerin oy oranlarından az olması halinde bu mümkündür. Aksi halde bu mümkün görünmemektedir. Benim şahsi kanaatim AKP’li küskünlerin oy oranının BDP/HDP’nin oy oranından daha fazla olacağı yönündedir. Geçmişte CHP'li Türk seçmenlerin -bana göre yanlış bir tavırla- CHP'yi baraj altına iterek  parlamento dışında bıraktığını hatırla. Aynı yanlışlığın "sağ" AKP'li seçmenler tarafından daha yoğun bir şekilde yapılacağını unutma.
Bir başka olasılık Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra, yani beni seçin sonra ben size bunun yolunu açacağım demesidir.
Ancak bu ne  kadar inandırıcı olur. Bu günkü anayasal düzende cumhurbaşkanının bu sözü yerine getirmesi mümkün müdür. Buna kesinlikle olumsuz cevap verebiliriz. Ayrıca, Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı seçildikten sonra siyasal konjöktür nasıl bir yön ve ivme kazanacaktır. Bunu bugünden öngörmek mümkün müdür? Bence her iki olasılıkta bilinmezlerle doludur ve gerçekleşme ihtimali çok azdır.
Sevgili Kürt kardeşim, Cumhurbaşkanlığı seçimleri hızla yaklaşmakta ve gördüğün gibi siyasi aktörlerin pozisyonları deyim yerindeyse saat başı değişkenlik göstermektedir. Tayyip Erdoğan’ın sana empoze ettiği “beni seçin, gerisini merak etmeyin” tarzından  hiçbir yasal temeli olmayan vaatlerinin peşinden koşmak, sende ve Türk kardeşlerinde yeniden hayal kırıklığına neden olacaktır. Bu hayal kırıklığı yeniden seni yönlendiren siyasi kadroların şiddete yeşil ışık yakmasına ve Kürt ve Türk delikanlılarının ölümüne neden olabilecektir. Geçmişte bunu, seçim öncesinde birkaç kere yaşadığımızı sakın aklından çıkarma.
Lütfen aynı hatalara düşme.
Cumhuriyet Halk Partisi ile hak ve özgürlükler temelinde beklediğin çözümlerin hayata geçirilebilmesi için  senin de desteğine ihtiyaç var. Bu desteğini esirgeme. Geçmişte birlikte bu vatanın kurtuluşunda nasıl birlikte hareket ettiysek, CHP ile senin hak ve özgürlüklerinin geçekleşmesi için  yine birlikte hareket edebiliriz. Birlikte yaşamanın koşullarını kansız ve anaların gözyaşı olmadan yeniden oluşturabiliriz.
Çok içten söylüyorum. Ben sizi seviyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

MESERRET MART 2021

     Bu sayıda Özay Gönlüm'ün bilinmeyen yönleriyle yaşam öyküsünü ve kendisiyle özdeşleşmiş Umman Nine'nin mektuplarından birini ok...