7 Ağustos 2019 Çarşamba

ENFLASYON


ENFLASYON
Sayın Erkin Şahinöz’ün Kripto Arena’da yazdığı “Enflasyon ve Risk, Sebep; Faiz Sonuçtur” isimli yazısından faydalanarak yazdığım önceki makalemde  ben de özet olarak “Enflasyon sebep, faiz sonuçtur”  demiş ve Merkez bankalarına emir/talimat vererek faizin düşmeyeceğini belirtmiştim. Bu makalemde faizi belirleyen ana unsurlardan enflasyonun nasıl oluştuğunu anlatmaya çalışacağım.

FİYAT:
Enflasyonu açıklamadan önce bazı kavramları kısaca açıklamak gerekir ki enflasyonu daha iyi anlayabilelim. Bu kavramlardan birisi “FİYAT” dır. Fiyat pazarda oluşur.

PAZAR/PİYASA:
Alıcı ve satıcıların alışveriş yapmak amacıyla (karşılıklı) bir arada olduğu ortamlara  pazar diyoruz.  Pazarların piyasa, market, borsa, sebze meyve hali gibi  isimlerle anıldığını da belirtelim.  Mal pazarı/piyasaları olduğu gibi hizmet piyasaları da vardır.   Hizmet sektörü çok çeşitli olmasına rağmen temelde insan hizmetine (emeğine) dayanır. Bu nedenle emek piyasasına eskiden  “amele pazarı” denirdi. Şimdi “işgücü (emek) piyasası” deniyor.

ALICI-SATICI:
Hangi pazar olursa olsun ister küçük bir bakkal dükkanında, isterse uluslararası ölçekte sanal bir döviz piyasasında olsun iki tür insan vardır. Alıcılar ve satıcılar. Semt pazarında da domates satan manav  “satıcı”;  domates almak isteyenler de “alıcı”dır. Hepimiz zaman zaman bazen satıcı, bazen de alıcı oluruz.  Örneğin semt pazarında “alıcı” olan işçiler, işgücü piyasasında “satıcı”dır.

ARZ/TALEP:
Piyasalarda satıcılar tarafından pazara getirilen/sunulan mal ve hizmetlerin toplamına “arz”, bu mal ve hizmetleri satın almak isteyen alıcıların toplamına da “talep” diyoruz. Örneğin bir semt pazarındaki manavların tümünün o gün pazara getirdikleri domateslerin toplamına “domates arzı”; domates müşterilerinin almak istediği toplam domates miktarına da “talep” diyoruz. 

FİYAT NASIL OLUŞYOR:
Yine domates örneğinden devam edelim. Bildiğiniz gibi pazarlarda domatesin manavlar tarafından belirlenip etiketlenen bir fiyatı vardır. Manav bu etiketi koymakla “ben bu fiyattan isteyen müşteriye domates satarım” demektedir.
Manavın  etiketlediği fiyattan o mala müşteri çıkabilir de çıkmayabilir de. Bu, o gün pazardaki domates miktarına  (arz) ve  müşterilerin  istek miktarına (talep)  bağlı olarak değişir.  Pazarlıklar sonucu öyle bir an gelir ki manavın  satmaya, müşterinin de almaya razı olduğu bir fiyat oluşur ve alış veriş başlar. İşte alışverişin  gerçekleştiği anda oluşan değer o malın fiyatını oluşturur. (Bu bazen etiket fiyatı ya da daha aşağısı olabilir)

ENFLASYON:
Gelelim makalemizin konusu olan enflasyona. Enflasyona kısaca iki tarih arasındaki mal ve hizmetlerin fiyatındaki artış diyebiliriz.  Genellikle aylık ve yıllık olarak ölçülür ve yüzde (%) olarak değerlendirilir. Örneğin 2018   yılında yıllık enflasyon TÜİK’e göre %20,30  olarak gerçekleşmiştir. Bu,  1 Ocak 2018 tarihinde 100 TL. olan bir malın fiyatının yıl sonunda 120,30 TL’ye çıkmasını ifade etmektedir.
  
FİYATLAR NEDEN ARTAR (YA DA AZALIR):
Fiyatların arz ve talebe bağlı olarak piyasalarda oluştuğunu ve arzın  talepten fazla olması halinde fiyatın düştüğünü;  az olması halinde ise fiyatların arttığını gördük.  Yani  fiyatın artması için üretimin (mal arzının) azalması/sabit kalması ya da talebin artması gereklidir.

ENFLASYON ÇEŞİTLERİ:
Fiyatlar temelde arz talep dengesine bağlı olarak aynı mantıkla artar (azalır.) Burada fiyatların azalmasına değil artmasına “enflasyon” dediğimizi hatırlatayım. Ancak biz bu artışın arz yönündeki artmasına “maliyet enflasyonu”; talep yönündeki artmasına ise “talep enflasyonu” diyoruz.

MALİYET ENFLASYONU:
Tüketicilerin sayı ve alım güçlerinin aynı kaldığı bir zaman diliminde üretimin azalmasının en önemli nedeni o malın üretilmesinde kullanılan üretim araçlarının (girdi) fiyatlarında oluşan artıştır. Örneğin dövizdeki her artış petrolün dolayısıyla petrol türevlerinin ve enerji/nakliye ücretlerinden oluşan girdilerin fiyatlarını artıracaktır. Girdi fiyatlarının artmasından kaynaklı fiyat artışlarına maliyet (üretici) enflasyonu diyoruz. Maliyetlerin piyasa fiyatlarına ulaştığı ya da üzerine çıktığını gören üreticiler kar edemeyeceklerini düşündükleri için o malı üretmekten vazgeçerler.  Dolayısıyla piyasaya daha az mal girer ve pazarda fiyat yükselir. Sonuçta üretici enflasyonu  ve dolayısıyla tüketici enflasyonu artmış olur.

TALEP ENFLASYONU:
Aynı şekilde üretimin miktar ve maliyetinin aynı kaldığı ve bir zaman diliminde tüketicilerin sayısında ve alım güçlerinde  bir artış meydana gelirse örneğin tüketicilerin gelirlerinin artması  ve bunu harcamaya yöneltmesi halinde talep artacağı için mal ve hizmetlerin de fiyatı artacaktır. Biz buna talep (tüketici) enflasyonu diyoruz. Faiz oranlarındaki ve döviz fiyatlarındaki düşüklük de tüketicilerin alım güçlerini dolayısıyla enflasyonu artırdığından az önce söz ettik.

FİYATIN DENGELENMESİ:
Fiyat  üreticilerin üretim araçlarındaki olanaklarına ve tüketicilerin elde ettikleri gelirlere bağlı olarak bir noktada dengelenir. Eğer bir mala talep fazla ise üreticiler hemen harekete geçerek o malı üretmeye başlayacaklardır. Bu üretim, talebi karşılayıncaya kadar devam edecek ve talep başa baş  noktada karşılandığında (denge noktası) üretici daha fazla mal üretmeyecektir.
Tabi ki serbest bir piyasada işler hep böyle gitmez. İşin içine beklentiler ve daha bir sürü unsur girer ve hem üreticilerin hem de tüketicilerin üretme/tüketme yönündeki kararlarını etkiler.

FİYATIN OLUŞUMUNA ETKİ EDEN ÜÇ ÖNEMLİ UNSUR:
ENFLASYON- FAİZ VE DÖVİZ

ENFLASYONUN ENFLASYONA ETKİSİ  (YAPIŞIKLIK ETKİSİ)
En önemli kısma geldik.  Önce enflasyonla başlayalım.  Üreticiler  ürettikleri mallara gelecek yılda ne kadar enflasyon beklentisi varsa o oranda zam yaparlar. İşin talep yönündeki alıcılarda da ileride fiyatların artacağı beklentisi varsa ileride  tüketecekleri mal ve hizmetleri bugünden almaya yönelirler. Bu zamlar (fiyat artışları-enflasyon), maliyetle ya da güncel taleple ilgili değil, beklentiyle ilgilidir. Biz buna “enflasyonun yapışıklığı” (deyim Ege Cansen’e aittir.) adını veriyoruz.  Yani her türlü enflasyon beklentisi yeni enflasyonlara yol açar.


FAİZ:
Paranın (sermayenin) fiyatıdır. Para piyasalarında oluşur. Önceki makalede faizin enflasyona bağlı olarak değiştiğini yani faizi belirleyen ana unsurlardan birinin enflasyon olduğunu belirtmiştik. Bazı ayrık hallerde ve geçici olarak faizler de enflasyonun artmasına ve azalmasına dolaylı olarak etki ederler. Faizler yüksek iken yatırımlar göreceli olarak durur. İnsanlar tasarruflarını tüketime yöneltmek yerine bankalara (faize) yöneltirler. Yani para harcamaktan kaçınırlar. Öte taraftan yüksek kredi maliyetleri yatırımları (arz) azaltır. Bu durumda enflasyon özellikle otomobil ve konut gibi  mallara talebi düşüreceğinden bu tür mallarda göreceli olarak fiyatlar düşer;  zorunlu tüketim mallarında ise artma eğilimi gösterir. Günümüzde konut fiyatlarındaki düşüşe rağmen gıda fiyatlarındaki artış bunun en açık örneğidir. Düşük faizlerde ise tüketiciler ve üreticiler kredi desteği ile üretim ve  tüketimlerini artırırlar. Üretimin artması birlikte büyümeyi getirir. Ancak burada düşük faiz ile alınan kredilerin nereye harcandığı önem arzetmektedir.  Eğer kaynaklar üretime değil de yol, köprü, konut gibi katma değer yaratmayan sektörlere ve tüketime harcanırsa bir müddet sonra alınan krediler çevrilemez olur. Yine bizim gibi tasarruf fakiri olan ve kredi için dış kaynağa yani dövize ihtiyacı olan ülkelerde bir süre sonra döviz fiyatları da artmaya başlar. Döviz fiyatlarındaki artış ise aşağıda açıkladığımız gibi enflasyonun doğrudan artmasına sebep olur.

DÖVİZİN ENFLAYONA ETKİSİ İSE DOĞRUDANDIR:
Üretim ve tüketim dış kaynakla yani dövizle yapılıyorsa, bir başka anlatımla ülkenin iç tasarrufları üretim ve tüketimi karşılamıyor, bu açık dış kaynak (döviz)  kullanılarak kapatılıyorsa bir müddet sonra ülkenin döviz girdisi dışarıda alınan malların karşılığını ve borçlarını ödeyemez olur. Hele bir de alınan dış borçlar özellikle döviz kazandırıcı üretime değil de tüketime ve otomobil, yol, köprü konut gibi mallara yatırılıyorsa döviz fiyatlarında  artış  kaçınılmaz olur. Döviz fiyatlarındaki artış ise bir süre sonra hem üretici hem de tüketici fiyatlarının artmasına neden olur.
Döviz bildiğiniz gibi yabancı ülke parasına verilen addır. Dünyada uluslar arası ticarette geçerli genel kabul gören döviz ise ABD dolarıdır. Dövizin fiyatı da her mal ve değerin fiyatı gibi piyasada (döviz piyasasında) belirlenir. Özet olarak dışarıya sattığınız mal, dışarıdan satın aldığınızdan az ise döviz fiyatları artacaktır. Ayrıca alınan nakit (borçların) miktarındaki artış da  döviz fiyatlarını artıracaktır. Döviz fiyatlarının artması dövizle dışarıda satın aldığımız özellikle petrol ve türevleri ile nakliye ücretlerini artıracak ve bu üretici ve tüketici fiyatlarına yansıyacaktır.

SONUÇ:
Bugünkü iktidarın yapmak istediği faizleri düşük tutarak büyümeyi sağlamaktır. Ancak bu, kredi kaynaklarının büyüklüğü ve faizler ile doğrudan ilgilidir. Kredi kaynakları diğer bütün kaynaklarda olduğu gibi sınırsız değildir. Hele büyüme dış kaynağa bağlı yapıldığında bir süre sonra tıkanır. Geçmişte yani AKP iktidarının ilk yıllarında gelişmiş ülkelerde yaşanan finans krizi sonucu faizlerdeki düşüş, bu ülkelerdeki tasarrufları, daha yüksek faiz veren bizim gibi gelişmekte olan ülkelere kaydırdı. Ayrıca o dönemde AKP,  Avrupa Birliği üyeliği gibi yüksek demokrasi standartlarına ulaşmak için iç ve dış kamuoyuna güven vermiş ve bunun sonucu dış kaynaklı PARA BOLLUĞU yaşanmıştı. Ancak bugün AKP iktidarının geldiği siyasi noktada yabancı kaynaklara ulaşma eskisi gibi mümkün  değildir. Dolayısıyla geçmişte yaşanan para bolluğu ve iktidara güven kaybolmuştur. Bugün gelinen krizin sebebi de budur. İktidar faizleri indirmekle yeniden büyümeyi ve refahı artırabileceğini sanmaktadır. Ancak bu sadece faizleri indirmekle mümkün olmayacaktır. Yani emirle faizler indirilmekle ne faizler ne de enflasyon iner. Ne zaman güven ve istikrar sağlanır,  buna bağlı olarak  iç tasarruflar artar, dış kaynak bulunur işte o zaman üretim artarak enflasyon ve dolayısıyla faizler de  düşer. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

MESERRET MART 2021

     Bu sayıda Özay Gönlüm'ün bilinmeyen yönleriyle yaşam öyküsünü ve kendisiyle özdeşleşmiş Umman Nine'nin mektuplarından birini ok...