SİYASET BİLİMİ
("Siyaset" bilim midir?)
(GİRİŞ)
Siyaset bilimine giriş
niteliğinde olan bu makalemin başında
“siyaset bilim midir” sorusuna cevap arayacağım.
Bunu yaparken konunun
daha iyi anlaşılabilmesi için önce bazı kavramları açıklamam gerekiyor. “Kavram”
gibi, “bilim nedir?” gibi. Daha sonra “siyaset bir bilim midir?” sorusuna cevap
vereceğim. Önce “kavram” kelimesinden başlayalım.
İSİM/KAVRAM:
Kavram bir bir nesne, bir hayvan, bir bitki, bir insan ya da bir olayı
anlatmaz. Biz bir nesne, kişi ya da olayı
anlatan, bunlara karşılık gelen kelimelere isim diyoruz. İsimler tekil
varlıklara ad olabildiği gibi çoğul varlık ve olaylar da ad olabilir.
Örneğin kedi bir hayvan türüne verilen isimdir. İnsan da öyle.
Menekşe de bir bitki adıdır. Yağmur, göç, deprem gibi isimler bu
olaylara ad olmaktadır.
İsimler somut yani elle tutulabilen, gözle görülebilen somut varlık ve
olaylara ad olabildiği gibi soyut yani
elle tutulamayan, gözle görülemeyen varlıklara ve olaylara da ad olabiliyor.
Örneğin “tanrı” ismi soyut bir varlığa verilen addır. “Düşünce” de soyut bir
olaya verilen addır.
Kavramlara gelecek olursak kavram, biraz önce ismini saydığımız varlık ve olayları bir çerçeve içinde
çevresiyle ve birbirleriyle olan ilişkilerini anlatır.
Nasıl varlık ve olayları biz
isimlendiriyorsak, kategorize edilmiş, yani çerçevelenmiş her bir kavramı da biz bir isimle
tanımlıyoruz. Ancak biz o isimden artık tek tek varlık ve olayları değil, o
varlık ve olayların birbirleriyle olan bağlantısını yani bir kavramı anlıyoruz.
Örneğin tavuk dediğimiz zaman
aklımıza bir kümes hayvanı gelir. Ancak “tavuk kavramı” dediğimiz zaman yanına
hemen horozu, kümesi, yumurtayı, üremelerini,
beslenme değerini, ülke ekonomisine katkısını, tavuk çeşitlerini vs. gibi bir
çok ilişkiyi göz önüne getiririz. Yani tavuk kavramı saydığımız bütün bu alt
kavramları da içinde barındırır.
Kavramı, bir evin çatısına benzetebiliriz. Bu çatının altında yer alan her
şey ama her şey çatı kavramının içeriğini oluşturur. Bir başka anlatımla
birbirleriyle ilişkili, birbirini tamamlayan parçalar bütününe biz kavram adı veriyoruz.
Buradan siyaset kelimesine
atlayacağım. Bu kadar girişi “siyaset” kelimesi bir isim midir, yoksa
bir kavram mıdır, bunu özümsememiz için yapmış olduğumu her halde fark
etmişsinizdir. Evet, siyaset, yalın bir olayın ismi değil; insanların
birbirleriyle ve içinde yaşadığı toplumla olan
ilişkilerini anlatan, ona ad olan
bir kelimedir.
Peki bu ilişkiler bir bilim midir. Yani siyaset bir bilim midir?
O zaman “bilim” nedir sorusuna cevap
arayalım.
Bilim nedir sorusuna geçmeden önce yine bazı kavramları açıklamakta yarar
var.
SORU – TEZ - HİPOTEZ - TEORİ -
YASA NEDİR?
Soru:
Toplumsal ya da doğal her
bir varlık ya da olayın oluş şeklini ve aralarındaki ilişkinin nasıl meydana
geldiğini anlamak için kurulan bir cümledir.
Örneğin insanları toplum
halinde bir arada tutan nedir? Bu bir sorudur.
Soru felsefenin temel bir
unsurudur. Felsefe, sorulara, düşünme yöntemleri kullanılarak
cevap arama çalışmasıdır. Bilimlerin anası olarak da tanımlanır.
Tez (İddia):
Kısaca sorulara karşı verilen cevaplardır. Bu cevaplar
doğru da olabilir, yanlış da. Her hangi bir bir bilimsel incelemeye, araştırmaya
dayanmaz. Yani yanlışlanmaya açıktır. Bu nedenle bu tür cevaplara biz iddia,
tez diyoruz.
Hipotezler (Varsayımlar - Önerme):
Tez, üzerinde bilimsel metodlarca test edilip, defalarca inceleme yapılarak oluşturulan
bilimsel bir öneridir. Hipotezler de yanlışlamaya
açıktır.
Teoriler
Hipotezler değişik yer ve zamanda değişik bilim
adamlarınca defalarca test edildiğinde doğrulanmışsa teori adını alır.
Teorilerin savundukları tezler büyük ölçüde kabul edilmiş ancak yine de yanlışlanabilme
ihtimali olan konulardır. Yani teoriler yanlışlanıncaya kadar doğru ve geçerli
kabul edilir. Örneğini evrim teorisi,
büyük patlama teorisi, teoridir.
Teoriler kanun olmazlar. Teoriler, hipotez ve kanunlar
arasında bir bağıntıdır.
Bilimsel Kanun/Yasa:
Bilimsel yöntemler dahilinde defalarca test edilip,
yanlışlama yoluna gidilmiş ve sürekli olarak işlevselliği korunmuş,
gözlemlenebilen, kanıtlanmış prensiplerdir. Yasalar değişmezlik ilkesine
sahiptir. Yanlışlamaya çalıştığınızda, yasayı çökertmeniz mümkün olmaz. Örneğin fizikte okuduğumuz “yer çekimi kanunu”
bir kanundur.
BİLİM NEDİR?
Varlıkları, olayları ve bunların birbirleriyle olan
ilişkilerini sınıflandıran, kategorize eden, düşünsel (felsefi) ya da
gözlem ve deneye dayalı olarak aralarındaki ilişkiler konusunda varsayımlarda bulunan, bu varsayımlara ve o anki verilere bağlı olarak doğru kabul
edilen ve genel geçer (her yerde ve her zamanda geçerli yasa kural) sonuçlar
üreten faaliyetler bütününe biz bilim diyoruz.
Şimdi bu özellikleri tek tek ele alalım.
Gözlem:
İnsanoğlu yaratılışından bu yana beş duyu organı
vasıtasıyla ve aklıyla çevresini tanımaya, etrafındaki nesneleri ve olayları
bilmeye aralarındaki bağı anlamaya yönelik bir çaba içerisine girmiştir. İnsanoğlunun
duyu organlarıyla yaptığı faaliyete biz gözlem diyoruz.
Sınıflandırma:
Varlıklar ve olayları benzer veya benzemeyen yönlerini ele almaktır.
Sınıflandırmaya başladığımızda bilim yapmaya başlamış, bilimin eşiğinden içeri
adım atmış oluyoruz. Örneğin bir bitkiyi ele aldığımızda bunun ne tür bitki
olduğunu sorgulamaya başlıyor ve onu bir sınıfın içine yerleştirmeye
başlıyoruz. Bu bitki bir limonsa turunçgil, bir gülse onu da çiçek olarak
sınıflandırıyoruz. Gördüğünüz gibi bu sınıflandırma bitkilerin kabaca duyu
organlarıyla algılanan özelliklerine göre yapılmıştır. Bu sınıflandırma daha
ayrıntılı olarak yapılabilecektir. İşte bilim daha ayrıntılı, daha ayrıntılı, daha da ayrıntılı çalışmalar yaparak sonuca ulaşmaya çalışır.
Deney:
İnsanlar, varlıklar ve olaylar arasındaki
ilişkileri daha iyi anlayabilmek, onlardan genel geçer kurallar
oluşturabilmek için deneyler yaparlar. Örneğin suyun belli bir sıcaklıkta katı
sıvı ve gaz haline dönüştüğünü önce gözleme dayalı olarak, sonra deneyerek
bulmuşlardır. Bu bulgu bilimsel bir sonuç olarak hayatın her alanında genel
geçer bir kural olarak insanlığın bilgisi haline gelmiştir.
Sonuç çıkartma (Genel
geçer yasalar oluşturma):
Gözlem ve deneye bağlı olarak oluşturulan ve sınıflandırılan bilgilerden
bir sonuç çıkartılmaya çalışılır. Yani sebeplerle sonuçlar arasında bir bağ
kurulmaya çalışılır. Sebeplerin doğurduğu sonuçlar her yerde ve her zaman doğrulanabiliyorsa
bu sonuçlar bilimsel bilgi olarak adlandırılır. Bu bilgilerden yola çıkılarak
daha başka, daha başka, daha başka bilgiler elde edilir. Elde edilen bilgiler
sonuçta insanların rahat ve konforunu artırmak, refahlarını yükseltmek amacıyla
kullanılır. Ama bilim yoluyla elde edilen bazı bilgilerin kullanıldığında
insanlığın yok oluşuna da sebebiyet
verebildiğini de göz önünde tutmamız gerekiyor. Örneğin nükleer silahların kullanılmasında böyle bir tehlike
vardır.
Şimdi gelelim siyaset bir
bilim midir sorusunun cevabına?
Siyasetin bilim olabilmesi için yukarıda saydığımız özelliklere sahip
olması gerekir. Yani gözlemlenebilir, deneye dayalı, doğrulanabilir ve
sınıflandırılabilir olmalıdır. Sonunda da gözlem ve deneyden yola çıkılarak
elde edilen bilgilerden her yerde geçerli genel kurallar oluşturabilmelidir.
Bundan yüzyıl kadar önceki anlayış, bilimin, sayılabilir, ölçülebilir,
gözlenebilir, deney yapılabilir konuların gerçek bilimin konusu olduğu yönündeydi. Yani
Matematik, fizik, kimya gibi doğa
olaylarını inceleme konusu yapan çalışmalara bilim denmekteydi.
Ancak daha sonraları toplumsal olayların da bilim konusu olacağı ileri
sürüldü ve bilim yeniden tarif edildi.
Buna göre varlık ve olaylar arasındaki ilişkileri sınıflandırabiliyorsak ve
bunlar arasında bir sebep sonuç ilişkisi kurabiliyorsak sınıflandırdığımız her
bir konu bilimin konusu olmaktadır.
Artık bugün sosyoloji, siyaset, hukuk gibi konularda yapılan çalışmalar da
bilim olarak sınıflandırılmaktadır. Dolayısıyla siyaset de bir toplumsal bir
bilimdir.
SİYASET BİLİMİ :
Bir kavram olarak biz neye siyaset diyoruz.
Siyaset Arapça kökenli bir kelime
olup, köken olarak at bakıcısı olarak
tanımlanmaktadır.
At bakıcılığını bir kavram olarak düşünürsek içinde atı eğitmek, kontrol
altında tutmak (dizginlemek), atı yönlendirmek, yönetmek gibi konuların da at
bakıcılığının konuları olduğunu fark ederiz. Dil bilimcileri siyaset
kelimesinin buradan türediğini ileri sürmektedir.
En geniş anlamıyla siyaset, bir amaca ulaşmak için izlenen yol ve yöntemlerin bütünüdür. Aile
içi siyaset, aşiret siyaseti, ülke siyaseti bu toplulukları oluşturan
bireylerin mutluluğunu sağlamak için izlenen yol ve yöntemlerdir.
Dar anlamda ise siyaset, devlet yönetme, iktidar olma gibi konulara
karşılık olarak kullanılmaktadır.
Siyaset, içinde bireyi, toplumu, devleti, yöneticileri ve bunların
aralarındaki ilişkiyi inceler. Gözlemler yapar, deneyler yapar; bu deney ve
gözlemlerden sonuçlar çıkartır,
sınıflandırır ve sonunda her yerde her zaman genel geçer sonuçlara
varmaya çalışır.
Yani siyaset bir
bilimdir.
Hangi ilişkiler siyaset
biliminin konusunu oluşturur.
Biraz önce aileden, aşiretten ve ülkeden söz ettik. Bu kavramların her biri
bir topluluğu anlatmaktadır. Yani kısaca siyasetin konusu toplumdur. Siyaset bu
toplumu bir bütün olarak refaha
ulaştırmak için izlenen yol ve yöntemleri gözler, inceler, araştırır,
sınıflandırır, aralarında sebep sonuç
ilişkileri kurar ve bunlardan yola çıkararak genel geçer kurallar oluşturmaya
çalışır.
Siyaset biliminin konusunun toplumsal ilişkiler olduğunu gördük.
Şimdi bunlara biraz daha yakından bakalım.
TOPLUMSAL YAŞAM ve DEVLET
İnsanoğlu topluluk halinde yaşar.
Ünlü düşünür Platon, insanı toplumsal bir havyan olarak daha ilk
çağlarda tanımlamıştır.
İnsan DOĞDUĞUNDA toplumla ilk önce aile içinde karşılaşır. Anne, baba ve
çocuk aileyi oluşturur. Aileler, aşiretleri, aşiretler de ulusu oluşturur.
Uluslar da uluslar arası toplulukları meydana getirir.
İşte bireylerin gerek birbirleriyle gerekse içinde bulunduğu toplumla ya da toplumların toplumlarla olan
ilişkileri hep siyasetin konusudur.
Toplum temelde bireylerden
oluşur. Bireylerin ihtiyaçları toplumsal
örgütlenmeyi beraberinde getirmiştir. Yeme, giyim, barınma ve diğer bir sürü
ihtiyacımızı gidermek için toplumda YATAY iş bölümüne gidilmiş ve kimi insanlar
ekmek, kimisi giysi, kimisi de konut araba vs. üretmiştir. Dikkat ederseniz
bütün bunlar bireysel ihtiyaçlardır.
Bir de toplumu oluşturan bireylerin ortak çıkarları etrafında şekillenen
toplumsal ihtiyaçları vardır. Güvenlik gibi, adalet, eğitim, sağlık vs.
gibi. İşte insanların bir araya gelerek ortak
ihtiyaçlarını gidermeye yönelik oluşturdukları insan ve mal topluluğuna biz
“DEVLET” diyoruz.
Burada şunu da hemen ilave edelim. Devlet dediğimiz toplumsal hizmetleri
görmek için oluşturulan örgüt, aygıt, adına ne dersek diyelim adına yurt dediğimiz
sınırları belli bir ülkede yaşayan bireyler tarafından oluşturulur.
Devlet, siyaset biliminin en önemli konusudur. Devleti insan ve mal
topluluğu olarak tanımlamıştık. Burada insan ve mal topluluğunu yönetecek “yönetici”
olarak adlandıracağımız bir başka kavram “devlet” kavramının içine girmektedir.
Yani devleti oluşturan üç ana unsur burada karşımız çıkmaktadır.
Yöneticiler, görevliler, mallar.
Bunları, özellikle yöneticileri,
seçilmelerini, hak ve yetkilerini ileride daha ayrıntılı olarak inceleyeceğiz.
Giriş niteliğindeki bu makale umarım faydalı olmuştur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder