19 Şubat 2020 Çarşamba


SİYASET BİLİMİ
("Siyaset" bilim midir?)
(GİRİŞ)
Siyaset bilimine giriş niteliğinde olan bu makalemin başında  “siyaset bilim midir” sorusuna cevap arayacağım.
Bunu yaparken konunun daha iyi anlaşılabilmesi için önce bazı kavramları açıklamam gerekiyor. “Kavram” gibi, “bilim nedir?” gibi. Daha sonra “siyaset bir bilim midir?” sorusuna cevap vereceğim. Önce “kavram” kelimesinden başlayalım.
İSİM/KAVRAM:
Kavram bir bir nesne, bir hayvan, bir bitki, bir insan ya da bir olayı anlatmaz. Biz bir nesne, kişi ya da olayı  anlatan, bunlara karşılık gelen kelimelere isim diyoruz. İsimler tekil varlıklara ad olabildiği gibi çoğul varlık ve olaylar da ad olabilir.
Örneğin kedi bir hayvan türüne verilen isimdir. İnsan da  öyle.  Menekşe de bir bitki adıdır. Yağmur, göç, deprem gibi isimler bu olaylara ad olmaktadır. 
İsimler somut yani elle tutulabilen, gözle görülebilen somut varlık ve olaylara ad olabildiği gibi  soyut yani elle tutulamayan, gözle görülemeyen varlıklara ve olaylara da ad olabiliyor. Örneğin “tanrı” ismi soyut bir varlığa verilen addır. “Düşünce” de soyut bir olaya verilen addır.
Kavramlara gelecek olursak kavram,  biraz önce ismini saydığımız  varlık ve olayları bir çerçeve içinde çevresiyle ve birbirleriyle olan ilişkilerini anlatır.
Nasıl  varlık ve olayları biz isimlendiriyorsak, kategorize edilmiş, yani çerçevelenmiş  her bir kavramı da biz bir isimle tanımlıyoruz. Ancak biz o isimden artık tek tek varlık ve olayları değil, o varlık ve olayların birbirleriyle olan bağlantısını yani bir kavramı anlıyoruz.
Örneğin tavuk  dediğimiz zaman aklımıza bir kümes hayvanı gelir. Ancak “tavuk kavramı” dediğimiz zaman yanına hemen horozu, kümesi, yumurtayı, üremelerini, beslenme değerini, ülke ekonomisine katkısını, tavuk çeşitlerini vs. gibi bir çok ilişkiyi göz önüne getiririz. Yani tavuk kavramı saydığımız bütün bu alt kavramları da içinde barındırır.
Kavramı, bir evin çatısına benzetebiliriz. Bu çatının altında yer alan her şey ama her şey çatı kavramının içeriğini oluşturur. Bir başka anlatımla birbirleriyle ilişkili, birbirini tamamlayan parçalar bütününe  biz kavram adı veriyoruz.
Buradan siyaset kelimesine  atlayacağım. Bu kadar girişi “siyaset” kelimesi bir isim midir, yoksa bir kavram mıdır, bunu özümsememiz için yapmış olduğumu her halde fark etmişsinizdir. Evet, siyaset, yalın bir olayın ismi değil; insanların birbirleriyle ve içinde yaşadığı toplumla olan  ilişkilerini anlatan, ona ad olan  bir kelimedir.
Peki bu ilişkiler bir bilim midir. Yani siyaset bir bilim midir?
O zaman “bilim” nedir  sorusuna cevap arayalım.
Bilim nedir sorusuna geçmeden önce yine bazı kavramları açıklamakta yarar var.

SORU – TEZ - HİPOTEZ - TEORİ - YASA NEDİR?
Soru:
Toplumsal ya da doğal her bir varlık ya da olayın oluş şeklini ve aralarındaki ilişkinin nasıl meydana geldiğini anlamak için kurulan bir cümledir.
Örneğin insanları toplum halinde bir arada tutan nedir? Bu bir sorudur.
Soru felsefenin temel bir unsurudur. Felsefe, sorulara, düşünme yöntemleri kullanılarak cevap arama çalışmasıdır. Bilimlerin anası olarak da tanımlanır.                                                             
Tez (İddia):
Kısaca sorulara karşı verilen cevaplardır. Bu cevaplar doğru da olabilir, yanlış da. Her hangi bir bir bilimsel incelemeye, araştırmaya dayanmaz. Yani yanlışlanmaya açıktır. Bu nedenle bu tür cevaplara biz iddia, tez diyoruz.  
Hipotezler (Varsayımlar - Önerme):
Tez, üzerinde bilimsel metodlarca test edilip,  defalarca inceleme yapılarak oluşturulan bilimsel bir öneridir.  Hipotezler de yanlışlamaya açıktır.
Teoriler
Hipotezler değişik yer ve zamanda değişik bilim adamlarınca defalarca test edildiğinde doğrulanmışsa teori adını alır. Teorilerin savundukları tezler büyük ölçüde kabul edilmiş ancak yine de yanlışlanabilme ihtimali olan konulardır. Yani teoriler yanlışlanıncaya kadar doğru ve geçerli kabul edilir.  Örneğini evrim teorisi, büyük patlama teorisi, teoridir.
Teoriler kanun olmazlar. Teoriler, hipotez ve kanunlar arasında bir bağıntıdır.
Bilimsel Kanun/Yasa:
Bilimsel yöntemler dahilinde defalarca test edilip, yanlışlama yoluna gidilmiş ve sürekli olarak işlevselliği korunmuş, gözlemlenebilen, kanıtlanmış prensiplerdir. Yasalar değişmezlik ilkesine sahiptir. Yanlışlamaya çalıştığınızda, yasayı çökertmeniz mümkün olmaz. Örneğin fizikte okuduğumuz “yer çekimi kanunu” bir kanundur.

BİLİM NEDİR?
Varlıkları, olayları ve bunların birbirleriyle olan ilişkilerini sınıflandıran, kategorize eden, düşünsel (felsefi) ya da gözlem ve deneye dayalı olarak aralarındaki ilişkiler konusunda  varsayımlarda bulunan, bu varsayımlara ve o anki verilere bağlı  olarak doğru kabul edilen ve genel geçer (her yerde ve her zamanda geçerli yasa kural) sonuçlar üreten faaliyetler bütününe biz bilim diyoruz.
Şimdi bu özellikleri tek tek ele alalım.
Gözlem:
İnsanoğlu yaratılışından bu yana beş duyu organı vasıtasıyla ve aklıyla çevresini tanımaya, etrafındaki nesneleri ve olayları bilmeye aralarındaki bağı anlamaya yönelik bir çaba içerisine girmiştir. İnsanoğlunun duyu organlarıyla yaptığı faaliyete biz gözlem diyoruz.
Sınıflandırma:
Varlıklar ve olayları benzer veya benzemeyen yönlerini ele almaktır. Sınıflandırmaya başladığımızda bilim yapmaya başlamış, bilimin eşiğinden içeri adım atmış oluyoruz. Örneğin bir bitkiyi ele aldığımızda bunun ne tür bitki olduğunu sorgulamaya başlıyor ve onu bir sınıfın içine yerleştirmeye başlıyoruz. Bu bitki bir limonsa turunçgil, bir gülse onu da çiçek olarak sınıflandırıyoruz. Gördüğünüz gibi bu sınıflandırma bitkilerin kabaca duyu organlarıyla algılanan özelliklerine göre yapılmıştır. Bu sınıflandırma daha ayrıntılı olarak yapılabilecektir. İşte bilim daha ayrıntılı, daha ayrıntılı, daha da ayrıntılı çalışmalar yaparak sonuca ulaşmaya çalışır.
Deney:
İnsanlar, varlıklar ve olaylar arasındaki  ilişkileri daha iyi anlayabilmek, onlardan genel geçer kurallar oluşturabilmek için deneyler yaparlar. Örneğin suyun belli bir sıcaklıkta katı sıvı ve gaz haline dönüştüğünü önce gözleme dayalı olarak, sonra deneyerek bulmuşlardır. Bu bulgu bilimsel bir sonuç olarak hayatın her alanında genel geçer bir kural olarak insanlığın bilgisi haline gelmiştir.
Sonuç çıkartma (Genel geçer yasalar oluşturma):
Gözlem ve deneye bağlı olarak oluşturulan ve sınıflandırılan bilgilerden bir sonuç çıkartılmaya çalışılır. Yani sebeplerle sonuçlar arasında bir bağ kurulmaya çalışılır. Sebeplerin doğurduğu sonuçlar her yerde ve her zaman doğrulanabiliyorsa bu sonuçlar bilimsel bilgi olarak adlandırılır. Bu bilgilerden yola çıkılarak daha başka, daha başka, daha başka bilgiler elde edilir. Elde edilen bilgiler sonuçta insanların rahat ve konforunu artırmak, refahlarını yükseltmek amacıyla kullanılır. Ama bilim yoluyla elde edilen bazı bilgilerin kullanıldığında insanlığın yok oluşuna da sebebiyet   verebildiğini de göz önünde tutmamız gerekiyor. Örneğin nükleer silahların kullanılmasında böyle bir tehlike vardır.
Şimdi gelelim siyaset bir bilim midir sorusunun cevabına?
Siyasetin bilim olabilmesi için yukarıda saydığımız özelliklere sahip olması gerekir. Yani gözlemlenebilir, deneye dayalı, doğrulanabilir ve sınıflandırılabilir olmalıdır. Sonunda da gözlem ve deneyden yola çıkılarak elde edilen bilgilerden her yerde geçerli genel kurallar oluşturabilmelidir.
Bundan yüzyıl kadar önceki anlayış, bilimin, sayılabilir, ölçülebilir, gözlenebilir, deney yapılabilir konuların gerçek bilimin konusu olduğu yönündeydi. Yani Matematik, fizik, kimya gibi  doğa olaylarını inceleme konusu yapan çalışmalara bilim denmekteydi.
Ancak daha sonraları toplumsal olayların da bilim konusu olacağı ileri sürüldü ve bilim yeniden tarif edildi.
Buna göre varlık ve olaylar arasındaki ilişkileri sınıflandırabiliyorsak ve bunlar arasında bir sebep sonuç ilişkisi kurabiliyorsak sınıflandırdığımız her bir konu bilimin konusu olmaktadır. 
Artık bugün sosyoloji, siyaset, hukuk gibi konularda yapılan çalışmalar da bilim olarak sınıflandırılmaktadır. Dolayısıyla siyaset de bir toplumsal bir bilimdir.

SİYASET BİLİMİ :
Bir kavram olarak biz neye siyaset diyoruz.
 Siyaset Arapça kökenli bir kelime olup, köken  olarak at bakıcısı olarak tanımlanmaktadır.
At bakıcılığını bir kavram olarak düşünürsek içinde atı eğitmek, kontrol altında tutmak (dizginlemek), atı yönlendirmek, yönetmek gibi konuların da at bakıcılığının konuları olduğunu fark ederiz. Dil bilimcileri siyaset kelimesinin buradan türediğini ileri sürmektedir.
En geniş anlamıyla siyaset, bir amaca ulaşmak için  izlenen yol ve yöntemlerin bütünüdür. Aile içi siyaset, aşiret siyaseti, ülke siyaseti bu toplulukları oluşturan bireylerin mutluluğunu sağlamak için izlenen yol ve yöntemlerdir.
Dar anlamda ise siyaset, devlet yönetme, iktidar olma gibi konulara karşılık olarak kullanılmaktadır.
Siyaset, içinde  bireyi, toplumu, devleti, yöneticileri ve bunların aralarındaki ilişkiyi inceler. Gözlemler yapar, deneyler yapar; bu deney ve gözlemlerden  sonuçlar çıkartır, sınıflandırır ve sonunda her yerde her zaman genel geçer  sonuçlara  varmaya çalışır.
Yani siyaset bir bilimdir.
Hangi ilişkiler siyaset biliminin konusunu  oluşturur.
Biraz önce aileden, aşiretten ve ülkeden söz ettik. Bu kavramların her biri bir topluluğu anlatmaktadır. Yani kısaca siyasetin konusu toplumdur. Siyaset bu toplumu  bir bütün olarak refaha ulaştırmak için izlenen yol ve yöntemleri gözler, inceler, araştırır, sınıflandırır,  aralarında sebep sonuç ilişkileri kurar ve bunlardan yola çıkararak genel geçer kurallar oluşturmaya çalışır.
Siyaset biliminin konusunun toplumsal ilişkiler olduğunu gördük. 
Şimdi bunlara biraz daha yakından bakalım.

TOPLUMSAL YAŞAM ve DEVLET
İnsanoğlu topluluk halinde yaşar.  Ünlü düşünür Platon, insanı toplumsal bir havyan olarak daha ilk çağlarda tanımlamıştır.
İnsan DOĞDUĞUNDA toplumla ilk önce aile içinde karşılaşır. Anne, baba ve çocuk aileyi oluşturur. Aileler, aşiretleri, aşiretler de ulusu oluşturur. Uluslar da uluslar arası toplulukları meydana getirir.
İşte  bireylerin gerek  birbirleriyle gerekse içinde bulunduğu toplumla ya da toplumların toplumlarla olan ilişkileri hep siyasetin konusudur.
Toplum  temelde bireylerden oluşur.  Bireylerin ihtiyaçları toplumsal örgütlenmeyi beraberinde getirmiştir. Yeme, giyim, barınma ve diğer bir sürü ihtiyacımızı gidermek için toplumda YATAY iş bölümüne gidilmiş ve kimi insanlar ekmek, kimisi giysi, kimisi de konut araba vs. üretmiştir. Dikkat ederseniz bütün bunlar bireysel ihtiyaçlardır.
Bir de toplumu oluşturan bireylerin ortak çıkarları etrafında şekillenen toplumsal ihtiyaçları vardır. Güvenlik gibi, adalet, eğitim, sağlık vs. gibi.  İşte insanların bir araya gelerek ortak ihtiyaçlarını gidermeye yönelik oluşturdukları insan ve mal topluluğuna biz “DEVLET” diyoruz.
Burada şunu da hemen ilave edelim. Devlet dediğimiz toplumsal hizmetleri görmek için oluşturulan örgüt, aygıt, adına ne dersek diyelim adına yurt dediğimiz sınırları belli bir ülkede yaşayan bireyler tarafından oluşturulur.
Devlet, siyaset biliminin en önemli konusudur. Devleti insan ve mal topluluğu olarak tanımlamıştık. Burada insan ve mal topluluğunu yönetecek “yönetici” olarak adlandıracağımız bir başka kavram “devlet” kavramının içine girmektedir.
Yani devleti oluşturan üç ana unsur burada karşımız çıkmaktadır. Yöneticiler, görevliler, mallar.
Bunları, özellikle  yöneticileri, seçilmelerini, hak ve yetkilerini ileride daha ayrıntılı olarak  inceleyeceğiz.
Giriş niteliğindeki bu makale umarım faydalı olmuştur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

MESERRET MART 2021

     Bu sayıda Özay Gönlüm'ün bilinmeyen yönleriyle yaşam öyküsünü ve kendisiyle özdeşleşmiş Umman Nine'nin mektuplarından birini ok...