FELSEFE NEDİR?
(Değer Felsefesi)
Felsefe Nedir?
Felsefe çocukça bir şeydir. Çocuk, çevresindeki nesne ve olayları nasıl
sorguluyor ve öğrenmeye çalışıyorsa filozoflar da varlığa, hayata ve daha bir
çok konuya ilişkin sorular sorar ve sorulara düşünme yöntemlerini kullanarak
cevaplar arar.
Felsefe kısaca sorma ve cevap
arama eyleminin adıdır.
Kelime Anlamı:
Türk Dil kurumu’na
göre “Felsefe” varlığın ve bilginin bilimsel araştırılmasıdır.
Bir başka deyişle “var olanların varlığı, kaynağı, anlamı ve nedeni
üzerine düşünme ve bilginin bilimsel olarak araştırılması” felsefenin konusunu
oluşturmaktadır.
Kısaca düşünce yöntemleri ile olay ve varlıkların varoluş ve
niteliklerini açıklama, bilgi üretmedir.
Felsefe, insan yaşamını ve
dünyayı, insan aklıyla açıklamaya çalışan bir düşünsel etkinliktir.
Kökeni:
Kelime, antik Yunancadan
Arapçaya, oradan da Türkçeye geçmiştir.
Kelimenin Yunanca
aslı “philosophia” dır.
Ancak felsefenin amacı sadece kuramsal bilgi elde etmek değil, aynı
zamanda akıllıca davranmak, erdemli olmak,
aşırılıklardan kaçınmak, doğru davranışlarda bulunmamızı sağlamak ve ahlaklı yaşamanın yollarını da öğretmektir.
Nitekim felsefenin ilk
ortaya çıktığı yer sayılan antik
Yunan’da bilgi ile ahlak arasında kurulan sıkı bir ilişki
vardır.
Yani felsefe, sağlam
bilgiler edinme çabası kadar; doğru, mutlu ve ahlaklı yaşama çabasıdır da aynı
zamanda.
FİLOZOF NEDİR, KİMDİR?
Filozof,
mutlak doğruları bildiğini, onlara tam olarak ulaştığını iddia eden kimse
değil, aksine sürekli olarak bilgiyi arayan, ona ulaşmak isteyen kimsedir.
Filozofun beyninde kuşku
ve şüphe vardır
Bu anlamda filozofu; edindiği bilgileri yetersiz/şüpheli bulan, sürekli
soru soran ve bu sorulara düşünme yöntemlerini kullanarak cevap arayan bir
kimse olarak tanımlayabiliriz.
Soru ve cevapların
sonsuzluğu göz önünde tutulduğunda felsefe
bir hedefe ulaşmış olmaktan ziyade bir süreç, yani “yolda olmak” tır.
Dolayısıyla felsefede
soru sormak ve sorgulamak, o soruya kesin bir cevap bulmaktan çok daha
önemlidir.
FELSEFE HANGİ KONULARLA
İLGİLENİR?
Peki, felsefe ne tür
sorular sorar? Neye cevap arar?
Felsefe, her konuyla ilgilenir. Her şey hakkında soru sorar, sorulara cevap
arar.
Felsefe, ilgilendiği
konular kapsamında siyasete, sosyolojiye,
edebiyata, hatta matematiğe ve doğa bilimlerine yol göstermiş, büyük katkılar
yapmıştır.
Örneğin kürtaj, idam
cezası, çevrecilik, işkence gibi bugünün dünyasında tartışılan birçok önemli
tartışma konusu kökenini felsefeden almıştır.
Felsefe ve bilim arasında
da çok yakın bir ilişki bulunur.
Felsefe kendisi bir bilim
olmamasına rağmen sorduğu sorulara verdiği cevaplarla bütün bilimlere temel
olmuştur.
Bir anlamda felsefe tüm
bilimlerin anası sayılır. Örneğin fen bilimleri dediğimiz bilimlerin kökeni büyük ölçüde “doğa felsefesi” dediğimiz felsefe türüne dayanırken;
birçok sosyal bilim alanının temelinde de felsefe yatar.
DEĞER FELSEFESİ
Her şeyin, felsefenin
konusu olabileceğini yukarıda söyledik. Ama genel bir sınıflandırma yapacak
olursak bilim felsefesi, ahlak felsefesi (etik), sanat felsefesi (estetik),
değer felsefesi gibi konular en çok tartışılan felsefe konuları olmuştur.
Biz bu makalede “değer”
felsefesini ele alacağız. Yani değer nedir sorusuna cevap arayacağız.
Türk Dil Kurumu’na göre
çeşitli değer tanımları yapılmıştır. Ancak bunlardan en önemlisi “yararlı nitelikleri olan
nesne/insan” şeklinde yapılan “değer” tanımıdır.
Görüldüğü gibi değer kavramı bir nesne ya da bir
insan üzerinden tanımlanmaya çalışılmıştır. Nesne/insan üzerinde tanımlanan
kavram “FAYDA” kavramıdır. Buradan yola çıkarak “bir şey faydalı ise o
değerlidir,” denilebilir.
Başka bir deyişle fayda eşittir değer de diyebiliriz.
O zaman “fayda” nedir bu kavramı da biraz incelemek
gerekir.
Biz neye faydalı, neye faydasız diyoruz.
Buna kısaca insan yaşamını kolaylaştıran ya da ona haz veren insan, eşya, olay, etkinliktir,
diyebiliriz.
Yukarıda değinildiği gibi toplumsal yaşam içerisinde aşağıdaki alanlarda
farklı değer sistemleri ortaya
çıkmıştır. Ekonomi alanında “maddî” değer sistemi, sanatsal etkinlikler ve
ürünler alanında “estetik” değer sistemi ve insan davranışları alanında “ahlaki
(etik)” değer sistemi gibi alanları sayabiliriz.
Biz bu alanlarda yaratılan değerleri nasıl tanımlıyoruz. Nasıl ölçüyoruz.
Biraz da buna bakalım
YARGI
Yargı, bir kişi, bir toplum, bir olay
ya da bir nesne hakkında “değerin varlığı, yokluğu ya da azlığı çokluğu
yönünden bir düşünceye sahip olmaktır.
ÖNYARGI (Subjektif Değer Yargısı):
Önyargı ise bir kişi, bir toplum, bir
olay ya da bir nesne hakkında herhangi bir araştırma ve inceleme yapmadan
yüzeysel ve anlık edinilen bilgilerden ya da 3. kişilerden duyulan duyumlardan yola
çıkılarak o kişi, toplum, olay ya da nesne hakkında “değer” yönünden bir düşünceye
sahip olmaktır.
Önyargının oluşmasında kişinin daha
önce çocukluğundan bu yana içinde yaşadığı toplumun ürettiği her şey ama her
şey etkilidir. Bu her şeyin içinde başarılarımız karşısında aldığımız övgüler,
başarısızlıklarımız karşısında duyduğumuz yergiler, aşağılamalar, şiddet vs. gibi her şey vardır.
Önyargı adından da anlaşılacağı gibi
bir yargı, yani sonuç bildiren bir cümle içerir.
Yargılama:
Yargılama, bir davranışın, bir
durumun (bu davranış bir düşünce
açıklaması da olabilir) bir başka değer yargısı ile eşleşmesi ya da eşleşmemesi
ile kendini ortaya koyar. Örneğin bir resmin güzel ya da çirkin olduğunu
söylemek, daha önceden resimler konusunda çocukluğumuzdan bu yana edindiğimiz
güzel ve çirkin kavramlarıyla (değer yargılarıyla) eşleşip eşleşmemesine bağlı
olarak değişir. Resim, edindiğimiz “güzel” kavramıyla eşleşmişse o resme biz “güzel” eşleşmemişse “çirkin” diyoruz. İşte zihnimizin yaptığı bu işleme “yargılama”
diyoruz.
Bir kişi yaşamı boyunca içinde
yaşadığı toplumdan edindiği bilgiler ışığında bir başkasının güzel dediğine çirkin;
çirkin dediğine de güzel diyebilir ve bu yargısına bir değer ölçüsü de
katabilir. Yani az çirkin, çok güzel vs. gibi değerler verebilir.
Adalet mekanizması içinde de hakim bir
yargıya (karara) varırken örneğin bir kişinin suçlu olup olmadığına karar
verirken bu kararı vermeden önce yargılama yapacak, o kişinin davranışının ceza kanunda tarif
edilen (bir değer yargısı olarak tanımlanan) suç tipi ile eşleşip eşleşmediğine
bakacaktır. Eşleşmişse bu kişiyi suçlu ilan edip mahkum edecek, eşleşmemişse
suçsuzluğunu belirtip beraat ettirecektir. Sonuçta hakim yargılama
sonucunda bir yargıya varacak ve bu yargı, karar olarak ortaya çıkacaktır.
Dikkat edilirse burada hakimin
yargılama sırasında kullandığı kural da toplumsal (yasama organından yasa
olarak çıkmış) bir önyargı sonucu oluşmuş ve kişinin davranışı bu önyargılar karşısında
değerlendirilmiştir.
Toplumsal önyargılar için örnek vermek
gerekirse bazı toplumlarda çocuk yaşta evlilikler kabul görmekte iken bazı
toplumlarda bu davranış suç teşkil etmekte ve cezalandırılmaktadır.
Kişisel bir önyargı ne kadar doğru! ya
da yanlış! olabilir? Bu, kişinin önyargısının toplumsal önyargı ile ne derecede
örtüşüp örtüşmediği ile ilgilidir. Toplumda genel kabul görmüş bir ön yargı ile
örtüştüğü derecede kişisel ön yargı doğru ya da yanlış (güzel-çirkin vs) kabul
edilecektir.
Ancak toplumun çoğunun değer yargısı
nesnellikle bağdaşmayabilir. Bugün biyoloji ve psikoloji bilimi çocuk yaşta evliliği kabul etmemektedir.
Yine tarihte Galile’nin “dünya
dönüyor” şeklindeki nesnel yargısı, o
dönemin çoğunluğunun değer yargıları karşısında yalnız kalmış ve Galile toplumdan dışlanmıştır.
Görüldüğü gibi değer yargıları 2*2=4
eder gibi pozitif bilimlere ait olduğunda biz bu önermelere nesnel yargılar ya
da “yasa” diyoruz. Örneğin fizikte yer çekimi yasası gibi.
NESNEL DEĞER YARGILARI:
Önyargılar konusunda bu anlatımlardan
sonra akla şu soru gelecektir. Kişiden kişiye, toplumdan topluma, zamana ve
mekana bağlı olarak değişmeyen, doğa bilimlerinde olduğu gibi nesnel nitelikte (yani
kişiden kişiye, toplumdan topluma değişmeyen) kişisel ya da toplumsal değer
yargıları var mıdır?
Buna insanlığın geldiği bugünkü
aşamada “evet” diye cevap veriyoruz. Davranış ve toplum bilimleri adını verdiğimiz bilim dallarında yapılan çalışmalarda kişiden kişiye,
toplumdan topluma değişmeyen değer yargılarına ulaşılmıştır.
Burada çokça görülen bir
yanlışlamadan söz etmek istiyorum.
Sosyal bilimlerde sonuca etki eden değişkenlerin çokluğu ve hesap edilememesi
sanki bu bilimlerde üretilen değer yargılarının subjektif unsurlar
içerdiği gibi bir sonuç ortaya koymaktadır.
Bu sonuç, değişkenlerin çokluğundan ve bazı
değişkenlerin hesaplamalara dahil edilmemesinden kaynaklanmaktadır.
Buradan şuraya varmak istiyorum.
Değişkenlerin çokluğu ve hesaplara
dahil edilmemesinden ne anlıyoruz?
Bu noktada rahmetli Uğur Mumcu’nun
“bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz” önermesine dikkat çekmek istiyorum.
Burada yukarıda değişken adını
verdiğim şey “bilgi”dir. Biz bir şeyi değerlendirirken o şey ile ilgili hangi
bilgilere sahibiz. Fizikte ya da matematikte bir problemi çözerken eldeki
verilerden yola çıkarız. Bu verilerin bazıları sabit, bazıları değişken,
bazıları bilinen, bazıları da bilinenlerden yola çıkılarak elde edilen
verilerdir.
İşte bir kişiyi, bir toplumu
değerlendirirken de biz bazı verilere sahip olmalıyız ki bu verileri yerli
yerine koyarak doğru bir sonuca ulaşabilelim, doğru bir değerlendirmede
bulunabilelim. Yani o kişi hakkında iyidir, kötüdür gibi bir değer yargısı
oluşturabilelim. Yoksa bu veriler olmadan nasıl bir problemi çözemezsek ya da
yanlış sonuçlara ulaşırsak, yeterli ve
doğru veriler olmadan bir kişi hakkında varacağımız değer yargısı da yanlış bir
değerlendirme olacak, bir başka deyişle ön yargı olmaktan öteye gitmeyecektir.
DEĞER YARGILARI NEDEN ÖNEMLİDİR.
Değer yargıları, ilişki kurduğumuz
insan ya da topluluklar karşısında bireyin davranışlarına yön verir. Önyargılarla
davrandığımızda vardığımız yargı yanlış ya da doğru olabilir. Bunu önceden
bilmemiz mümkün değildir. Ancak önyargının yanlış çıkması karşısında
istemediğimiz olaylarla karşılaşmamız mümkündür. Nesnel yargıları ise önceden
biliriz ve davranışımızı bu değerlendirmeye göre yaparız. Yani önümüzü görerek,
bilerek doğru (veya yanlış) davranışta
bulunuruz.
Önyargılar siyasette de önemlidir. Bir siyasi partinin söylemleri toplumun önyargılarıyla örtüştüğü derecede karşılık bulacak ve onu iktidara taşıyacaktır.
Baştan sona iki defe okudum bilgiledim. Elinize bilginize sağlık.
YanıtlaSilİdeal Çavdaroğlu.
YanıtlaSil